18 Mayıs 2019 Cumartesi

istanbul rotaları

Bir hafta sonu daha koltuklarda tembel tembel uzanmışken aniden gelen bir gazla Marmaray'a atlayıp karşıya en sevdiğimiz, keşfede keşfede bitiremediğimiz Sultanahmet civarlarına gidiyoruz.

Şerefiye Sarnıcı
400'lü yıllarda Bozdoğan Kemeri'nden su depolamak amacıyla yapıldığı tahmin edilen, eskiden üzerinde Eminönü Belediyesi binası varken yıkılarak yıllar süren restorasyon sonrası 2018 yılında açılmış.  9 metre yüksekliğinde 32 adet mermer sütunla desteklenen sarnıç İstanbul'un en büyük kapalı sarnıcı Yerebatan Sarnıcı'ndan yüzyıl kadar eski. Giriş ücretsiz. 
Keçecizade Fuat Paşa Camii ve Türbesi
Endülüs tarzı mimariye sahip türbe yoldan geçerken bile dikkat çekiyor.
 Tanzimat sonrası Dış İşleri Bakanlığı ve Sadrazamlık yapan Keçecizade Fuat Paşa’nın ölmeden önce bu külliyenin tasarımını yaptırmış, 1869 yılında Nice'de vefat ettikten sonra da inşa edilmiş ve buraya gömülmüş.
Osmanlı döneminin son dönemlerinde nüktedanlığı, sivri dili ve hazır cevaplarıyla nam salan Paşa'ya sormuşlar; "paşam, gerçek dostların kimler?" paşa şöyle bir düşünmüş: "şimdi iktidardayım, bilemem!


İstanbul'daki sokak isimlerinin birçoğuna siz de bayılıyor musunuz? Sokaklarda yürürken sokak isimlerine bakar eski binaları inceler misiniz? Binbirdirek Mahallesinden aşağı Kadırga'ya doğru iniyoruz. Manzara o kadar güzel ki. Buralara gelip sokaklarda dolanmayan çok şey kaçırır.
Sokullu Mehmet Paşa Camii
Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükselme Dönemi'nin en önemli isimlerinden biri olan Sokullu Mehmet Paşa; Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde sadrazamlık yapmış.
Ara sokaklarda kalan bu çok bilinmeyen cami Mimar Sinan’ın ustalık dönemine ait en güzel eserlerinden biri.
Caminin  en önemli özelliklerinden biri yeryüzünde Hacer-ül Esved taşının parçalarının bulunduğu tek cami olması. Kâbe’deki bir onarım sırasında Hacer-ül Esved taşının muhafazası yenilenirken kenarlarından kopan, toplam uzunlukları 10 cm kadar olan parçalar İstanbul’a getirilmiş ve o dönemde yapımı devam eden Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde kullanılmış.

                    
Camiden sonra Çatladıkapı Sahil'e inip Cankurtaran'a kadar yürüyoruz. İshak Paşa Caddesi boyunca yokuş yukarı çıkarak III. Ahmet Çeşmesi'nin tam karşısında yer alan Halı Müzesi'ne gidiyoruz.
III. Ahmet Çeşmesi
Halı Müzesi
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'nde eski bir İslam geleneği ile camilere, türbe ve külliyelere bağışlanan tarihi ve sanatsal değere sahip halılar kronolojik sırayla ve desen gruplarına göre müze galerilerinde sergileniyor.
İlk olarak 1979'da Sultanahmet Camii'nin Hünkar Kasrı'nda açılan müze 2006'da kapatılarak 2013 yılındda Ayasofya İmaretinde yeniden açılmış. (imaret:fakirlerin, talebelerin, yolcuların günlük yiyecek ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiş vakıf müesseseleri)
Öğrenci 1TL.


                   
Halı Müzesi'nin  Barok üslubuyla yapılmış muhteşem kapısı 

Bu kadar dolaşmaya midemiz kazınıyor.


1901'den beri Mısır Çarşısı'nın üstünde hizmet veren, tarihte Mustafa Kemal Atatürk, Kraliçe II Elizabeth, Audrey Hepburn gibi isimleri ağırlamış olmasıyla bilinen, mavi çinili duvarlarıyla eskilerin esnaf lokantası diye ünlenmiş Pandeli Restaurant'a gidiyoruz.
Şimdiler de fiyatları yüksek, 11.30-19.00 arası hizmet veriyor. Her zaman değil ama arada gözleri doyurmaya gidilebilecek yerler listemde yerini alıyor.Erken saatlerde gidip Haliç manzaralı cam kenarı masalarından birini kapmalı.
Bu aralar sürekli Melike Şahin dinliyorum. Şuraya bütün şarkılarını yerleştirebilirim.

1 yorum:

  1. İstanbul' un her tarafı tarih kokuyor. Güzel bir gezinti oldu. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil