29 Mayıs 2012 Salı

18 Mayıs 2012 Cuma

tatil özlemi.

bir başka yazın tekerlemesi:öğleden sonra


sihirli değnek.



bu havada güzel gider:


hissiyat.







13 Mayıs 2012 Pazar

keşif

İstanbul'da keşfedilecek o kadar çok yer var ki!
Fener-Balat tarafına daha önce gitmiş olmama rağmen girmediğim, görmediğim ne çok kilise,sinagog,okul,bina,ağaç,ev,manzara... varmış.
İçerisinde fotoğraf çekilmeyen ,buraya koyamadığım o kadar güzel kiliseler var ki civarda.
Varlıklarından bi habermişim.
Bundan sonra bu keşiflere daha çok çıkmaya karar verdim.
Samatya,Yedikule...
Gezilmemiş,görülmemiş yer kalmasın.






























7 Mayıs 2012 Pazartesi

my precious

Bizim kurabiye surat kediş kadar tuhafı var mıdır diye düşünüyorum bazen.
Gövdesi koltukta kafası masada uyuyabilen 
 Gardrobun üzerine çıkıp ben boynumu bükünce, karşıdan boynunu büken
 Kapının üzerine tırmanıp eyvah gene yakalandım bakışı atan

 Koltuğun üzerinde duran çantanın içine sokulup gayet keyifli, uykuya dalmaya çalışırken 'bu niye benim fotoğrafımı çekiyo gene noldu ki ya!'diye boncuk gözleriyle bakan kaç tane çılgın kedi kadın vardır!



6 Mayıs 2012 Pazar

ege.





Ben bir metropolde büyümedim, iyi ki de büyümedim.Bilgisayarla bile tanışmam çok geç olmuştur.Biz çocukken okul çıkışlarında dut ağacına tırmanır, midemizi dutlarla doldururduk, okula tek başımıza yürüyerek giderdik.Servis nedir,trafik nedir bilmezdik. Merkezdeki okula gitmek de neymiş yakındaki okul dururken.
Şimdinin çocuklarına gerçekten çok üzülüyorum ve tabi şimdinin biz gençlerine de! Kesinlikle geçmişte yaşamak isterdim.Sakin bir ege kasabasında yaşamak  yerine İstanbul'da trafik ve kalabalık kaosunun içinde mahvolup gidiyoruz.Neymiş! Her şey elimizin altında, her olanak, her etkinlik burdaymış!Tıklım tıkışık otobüsünün içinde zor zar tutunmaya çalışarak, orta kapıdan binip bir de saçma sapan bir sebepten insanlar kavga etmeye başladılar mı işte o an  kendimi otobüsten atıp koşa koşa şehri terk etmek istiyorum bazen.

Dedemin İnsanları vizyona gireli epey oldu. Ben son izlediğim ve hiç beğenmediğim Prensesin Uykusu filminden Çağan Irmak'a karşı daha mesafeliydim ve son filmi her ne kadar Ege'de de geçse izlememeye karar vermiştim.Ta ki bugün uzun süredir gitmediğim İzmirim yine burnumda tütene kadar.
Dedemin İnsanları benim için Çağan Irmak'ın en iyi filmi ve hatta Türk sinemasının en güzel filmlerinde biri oldu.
İzmirde  uzun süre yaşamışsanız üstüne bir de göçmenseniz bu filmin içine girmemeniz, bu filmi sevmemeniz mümkün değil.Bir ağlayıp bir gülerek film nasıl bitti anlamazsınız.


”Bilirsin; noktayı koymak ne kadar zor olsa da, tamamlanmış cümleler eksik kalmışlara göre daha az acı verir.”


"Mehmet amca, ben onu tenekeden aldım. Atıldı diyeydi. Hani bakınca çiçekler çıkıyor ya, bizim oranın çiçeklerine benzer. Kardeşim var, Kiraz. Bilmez bizim oraları. İşte diyecektim, bak; bizim oranın çiçekleri.."


"‎Elbise keserken dört parmak, kolonya doldururken iki parmak fazla konulur, hak geçmesin, belki tartı yanlış tartar, bizden gitsin."


"...Bazı şeyler unutulmaz işte... Doğduğun yer misal... Azıcık büyüdüğün azıcık hatırladığın yer bile...

ab-ı hayat.

Aaa bugün 5 mayıs mı! Hadi gidip Modada bi gül ağacının altına dileğimizi asalım!
Bahariye nefis! Kimsecikler yok, hava mis ohh!!
 Moda'ya gitmeden şurda bi yemek yiyelim. Ama ben bu keratayı da yerim!
 Koca gözlü dilber seni!.

Kadıköy kedileri hinlikler peşinde yine.
 AAA! Ateş yakmışlar inanmıyorum! Hadi atlayalım koşun!



 Gelmişken bi salıncak sefası iyi gider.
 Veee bir 5 mayıs daha sürprizlerle sona erer.


Bahar oldu aman
Al kese astım gül dalına
Adadım yarin adına
İki göz oda..