31 Temmuz 2011 Pazar

bir konserin anatomisi






hayatımda hiç bir zaman bir şarkıcı ya da ünlü için ölüp bittiğim allahım nolur bir kere görsem ,canlı dinlesem, sarılsam , dokunsam dediğim bir dönem olmadı.hatta pek çok ünlüyü canlı olarak görmüş olmama rağmen hımm tamam fena değilmiş evet hoşmuş der yoluma devam ederim.yazarlar haricinde hiç kimseye hiç bir yerimi :) hiç bir şeyimi imzalatmamışımdır.

her seferinde televizyonda çığlıklar atarak yırtınarak kendini ünlü kişiye göstermeye çalışan,kendinden geçen, ağlayıp zırlayan, bayılan kızcağızlara hiç bir anlam veremem-ki hala bazı ünlüler için bunları yapanlara yine anlam veremem de neyse!- 
dün akşam ki tarkan konserinde bende o tarkaaann!!! diye çığlıklar atanların içinde yer aldım.bunun nasıl bir şey olduğunu görmüş oldum:)evet zaten kendinize engel olamıyorsunuz! şu zamana kadar da az çok konsere gitmiş biri olarak, tarkanın ciddi anlamda farklı bir enejisi olduğunu söyleyebilirim.konserdeki kameraları , sahneyi kullanma şekli bile ne kadar profesyonel  olduğunu , yıllardır insanlara nasıl hem çok yakın, hem çok uzak durabildiğini anlatıyor. 
bir saniye durmadan sürekli dans edip, oradan oraya koşabilen ,gerçekten çookk şeker:) olduğu, çoğu şarkısı sadece bir sene dinlenebilen eller havaya modunda şarkılar söyleyen biri olmadığı, sürekli kameralar önünde olmadığı için  tarkanı bu kadar her kesimden insan dinleyip sevebiliyor bence. 
dün akşamki konserinde  inci tanem, ikimizin yerine,unutmamalı, kış güneşi, salına salına sinsice gibi şarkılarını söylediği akustik kısım özellikle müthişti. 
konserden sonraki kararım:tarkanı eğer bir gün bir yerde olur da görürsem o saniye koşarak üzerine atlıyorum!!:)

29 Temmuz 2011 Cuma

made in dagenham

1968 yılında İngiltere'deki bir Ford fabrikasında geçiyor film. vasıfsız işçi muamelesi gören ve erkeklerden çok daha az maaşa çalışmak zorunda olan bir grup kadın;  kadın - erkek eşitliğini sağlamak, erkeklerle eşit maaş hakkına kavuşmak için greve gidiyor. erkeklere,ford'a, devlete karşı direnerek haklarını elde ediyorlar.                                                                                   ya geçmişte bir şeyler elde etmek daha kolaydı ya da biz mücadele ruhundan tamamen uzaklaştık.


the talented mr ripley




Her zaman gerçek bir "hiçkimse" olmaktansa,sahte bile olsa "biri" olmanın daha iyi olacağını düşünmüşümdür.


italyada geçen  bu filmi izlemezsem tabi ki de olmazdı:) adam tam bir çılgın!

27 Temmuz 2011 Çarşamba

alors pourquoi penser aux lendemains?

pariste bir türlü yapamadığım şeyler var.zaman her seferinde çok hızlı geçiyor bu şehirde. bir daha ne zaman parise yolum düşerse yapmak istediğim şeyleri şimdiden listeledim bile
-disneyland a gitmek
-doyasıya krep yemek
-montmartre daki hediyelik eşyacıları daha çok yağmalamak:)
-versailles sarayına gitmek
-tintin koleksiyonuna yeni güzellikler katmak:)
-daha çok pasaj gezmek
-bir türlü gidemediğim musée d'orsay a gitmek
-Vélib(vélos en libre-service à Paris)den bisiklet kiralayarak şehri bisikletle gezmek!! metro, müzisyenler filan iyi hoş da; içinde aktarma yapıp ordan oraya geçmekten insan bir süre sonra kendini ratatouilledaki fare gibi  hissetmeye başlıyor:)
-fotoğraf kabinleri!!
-kitapçılarda daha çok zaman geçirmek

26 Temmuz 2011 Salı

à bientôt paris!







o arabada bende olmak istiyorum! disneylanda gitmek istiyorum!!




bayıldım ben bu dükkana. içinde minik minik bir sürü oyuncak, zımbırtı satılıyor.tepeden bana bakan tintin yerim seni :)










dükkanların tabelaları ve vitrinleri hep çok güzel ve özenli. görsel olarak hemen ilgi çekmeyi başarıyorlar. keşke türkiyedede böyle olsa. pasajlarda da yine çok tatlı dükkanlar var. işte iki güzel pasaj:

















parisin en eğlenceli süs havuzu-fontaine Stravinski


jardin du luxembourg- en güzel dinlenme noktası. köşeli ağaçlarını seviyoruzz!









parisin en ünlü kitabevi.seni görmüş olmak bile mutluluk verici.hep merak ettiğim, görmek istediğim bir yerdi. 
evet evet! bir de bu var tabi:http://en.wikipedia.org/wiki/El_Ateneo

akşam 11 de eiffelde ışıl ışıl görsel şölen.  seviyoruz seni paris!     yine görüşelim. ama arayı artık bu kadar açma olur mu?                 au revoir!

Paris mystérieux







 gare de lyon yakınlarındaki rue cremieux.sanki pariste; şehir merkezinde değilmişiz hissi veriyor bu sokak.

place des vosges -paristeki en güzel yeşil alanlardan biri

saint martin kanalında oturup amelieyi anımsamak:)




akşam olunca doğruu louvre, pont neuf ve seine nehri kenarına!








belleville(ismiyle tezat, pek güzel ve de tekin olmayan bir yermiş) deki rue denoyez