28 Temmuz 2012 Cumartesi

bahçede

benim için;
izmir demek sakinlik demek
izmir demek imbat demek
izmir demek bahçe demek.
türlü türlü sebze, meyve, çiçek, böcek demek.
dalından koparıp yemek demek.
yeşil demek,pembe,mor,turuncu demek.
cırcır böceği sesi, üstüme zıplayan çekirge demek.


















25 Temmuz 2012 Çarşamba

avaze gonjeshk-ha

İran sinemasını sevmemin sebebi yönetmen Majid majidi den mükemmel bir film.
 Müzikleri, konusu,oyuncular her şeyiyle mükemmel.



24 Temmuz 2012 Salı

Mutluluk Sıcak Bir Battaniyedir




Charlie brown' ı sevmeyen var mıdır?
Küçükken her çocuk bir eşyasına bağımlı yaşar, en azından bir süreliğine; güvensiz hissettiğimizde, günü geçirmenize bize yardım eden:)

Mino'nun Siyah Gülü

Zaman böyle bir şeydir;ileri geri döner durur.Yakınlıklar uzaklıklarla yer değiştirir.Sonra o uzaklıklar başka bir yerde, başka bir şekilde tekrar yakınlık haline gelir.Galiba olgunlaşmak diye buna diyorlar;her şeyi kabul etmeye başlıyorsun..İnsan beyni mükemmel bir çiftçi; durmadan ekip biçiyor..Sonunda olan biten her şeyi anlıyorsun.Anlamak çok tehlikeli bir şey..sf22


Bir çocuğun içi sandığımızdan daha karmaşık; sandığını açmadan bunu bilemezsiniz.Çocuklar her şeyi yakından görüyorlar; yıllar sonra bile..İnsanın dünyaya hazırlanırken noksanlarının ve hazırlıksızlıklarının bulanık suyunda çırpınmaktan başka türlü bir şey yapamadığını sanıyoruz.Oysa insan bu çamurda büyüyor ve büyürken tanık olduğu her şeyi vakumlayıp konsantre hale getirip saklıyor.Hatta bu çamurun içinde kendini yaratıyor;çamurun kendisi oluyor.sf53


Birini ölümüne kırdıysan ve bu tamir edemeyeceğin bir şeyse, sen de orta yerinden kırılmışsın demektir.Farkında olmasan da..sf.61


Aklım baliğ olduğumdan beri,bu dünyada ne aradığımı kendi kendime sorar dururum.Günler iyi kötü mütedeyyin bir elde tespih taneleri gibi sıralayıp sayıldılar işte çoğu gitti azı kaldı..Bazen onları sayarken uykuya daldığım da oluyor.Silkinip uyandığımda hayatımın nasıl geçtiğini fark etmediğimi anlıyorum.Galiba hayat da beni fark etmiyor.Eskiden insanın bütün gayreti bunun için midir diye merak ederdim.Yani hayat bizi fark etsin diye mi yaşıyoruz?Hayat dediğim,iki çocuk bir kadın..Şimdi arkamda geçen günlerin dakikaların ekip biçtiği tarumar bir bahçe duruyor.O bahçe yeniden yeşillenir mi?Sadece bana ait bir zamanın sahibi olabilir miyim?Serbest olabilir miyim?sf.89


Acaba hata mı yaptım?Acaba nasıl mutlu olunacağını biliyor muyum?İşin garibi, on beş yaşındayken bunlara cevap vermek çok kolaydı.Şimdi bunca şey öğrendikten sonra,kendimi bile tanıyamıyor olmanın cehaleti içindeyim.sf107


Hayatı karmakarışık yapan şey,çoğu zaman gerçekler değil; bizim düşündüklerimiz.sf207


60lı yıllardan günümüze taşınan bir ailenin etrafında dönen güzel bir hikaye.
Yer bir Ege kasabası olunca daha da keyifli oldu benim için okuması.
Erkek bir yazarın kaleminden  kadınların hislerinin okumak kitabı daha bir güzelleştiriyor.
İlk Hüsnü Arkan kitabımı çok sevdim; resim yapma isteğimi alevlendirdi. 




2 tane çok da ahım şahım olmayan fransız filmi;
Des vents contraires ;bir ailenin dağılış öyküsü
Ce soir je dors chez toi ise aynı evde yaşamaya yanaşmayan bir erkeğin, sevgilisinin değerini onu kaybetme korkusuyla yüzleştiğinde anlama hikayesi.

20 Temmuz 2012 Cuma

medianeras


Hangi süper zeka şehir manzarasını binalarla gökyüzünü de kablolarla kapattı acaba?
 Kilometrelerce uzanan bu kablolar bizi birleştirmek için mi? Yoksa ayırmak için mi?
 Kimse dışarı çıkmıyor. Cep telefonları bizi hep birbirimize bağlayacağını vaat ederek dünyayı işgal etmiş durumda. 
İleri görüşlü insanlar geleceğin fiberoptik kablolardan oluşacağını söylüyorlar.
 Evlerimizi işyerimizden bir tuşla ısıtabileceğimiz açıklandı.
 Tabii ya ne de olsa evde yolumuzu gözleyen hiç kimse olmayacak.
Sanal ilişkiler çağına hoşgeldiniz.







 "kimi aradığımı bildiğim halde onu bulamıyorsam,kimi aradığımı bilmezken onu nasıl bulabilirim?"



güzel film bulupta izleyemiyorum diyenlere:)




19 Temmuz 2012 Perşembe

ermişler ya da günahkarlar


İnsanların birçoğu iki çizgi arasında yaşıyorlar.Doğup büyüyen ,okula giden, özel ilgi duymadıkları bir işte çalışan , sonra da ölüp giden insanlardan söz ediyorum.Yani bu dünyada yaşayan insanların hemen hemen hepsinden.Ama bazıları bu iki çizgi arasına sıkışıp kalmaktan kurtarır kendini.Film yıldızları.Romancılar.Futbol oyuncuları. Başbakanlar. Generaller. Sanayiciler. Seçkin bir zümre farklı bir hayat yaşar,parıltılı ortamlarında başlarında altın haleleri ile bambaşka bir çevreleri vardır.Sonra bir gün, üst düzeyde bir çizgiye ulaşmam mümkün olmasa bile, altlarda bir çizgiye çekilebileceğimi,hatta kendime özgü bir çukura kaçabileceğimi fark ettim.Seçkin bir çevre edinmeyecektim herhalde.Karındeşen Jack, Chikatilo.. Onlar da bu yolu seçmişlerdi.Ölümsüzlüğe kavuşmuşlardı.Asıl garip olan nedir biliyor musunuz?Kimilerini en üstteki çizgiye ulaştıran,kimilerini ise aşağılara çeken içgüdü ya da hırs aslında aynıdır.Binlerce isimsiz kişinin hayatını harcayarak kendi adlarına piramitler diken mimarları düşünün.Onlar ermiş midir yoksa günahkar mı?Aradaki fark nedir,doğrusu merak ediyorum.


İzlediğim en güzel oyunlardan biriydi.
Çok başarılı bir oyun metni ve etkileyici bir son.

18 Temmuz 2012 Çarşamba

13 Temmuz 2012 Cuma




40 derece izmir sıcağında  bir devlet kurumunda staj yapmak.
aklımdan zorum olmalı.

9 Temmuz 2012 Pazartesi