26 Şubat 2016 Cuma

kadıköy ahmet usta ıslama köftecisi

Daha önce hiç ıslama köfte yememiştim.  Köftelerin biberli et suyuna batırılmış ve ızgara yapılmış ekmek dilimlerinin üzerinde gelmesi hoşuma gitti. Kadıköy Merkez ve Pendorya ya yolunuz düşerse Ahmet Usta Islama Köftecisini deneyin derim.

24 Şubat 2016 Çarşamba

madrid gezisi

Kışın ortasında çok fazla soğuk olmayan gitmediğimiz nereye gitsek diye düşünürken kendimizi Madrid de bulduk. Pegasusun 4 saatten fazla süren uçuşuyla bizden bir saat geri olan Madrid havaalananına indik.10 dakikadan fazla havalimanının içinde bavullarımızı çekiştire çekiştire epeyce de yürüme bantlarından geçerek  metroya varıyoruz. Makineleri kullanmak son derece kolay.Gideceğiniz durağı seçiyorsunuz ücret gözüküyor, ödüyorsunuz ve bilet elinizde. 10'lu biletler 12,20 € iken havalimanına gidiş dönüş biraz daha pahalı ve 10 lu biletleri kullanamıyorsunuz. Biz Malasana bölgesindeki durağımıza gitmek için 4.90€ ödedik.Çoğu zaman yürüdüğümüz için 10lu bilet bizim için yeterli oldu.


Yolculuklarda  kullanmayı en çok sevdiğim rehber kitap olan Rough Guide'ın bölgelere ayırdığı şehir haritasına göre gezdik burayı da.

Malasana bölgesindeki otelimize eşyalarımızı yerleştirip hemen yollara düşüyoruz. Jardines Sabatini ve Plaza De Oriente de dolanıp oyalanırken pazartesiden perşembeye 4ten 6ya(ekim-mart) 6dan 8e(nisan-eylül) AB vatandaşlarına  ücretsiz olan günümüzde sadece törenlerde kullanılan Palacio Real'e kapanış saatinden bir saat evvel gitmediğimiz için dakika farkıyla girmeyi kaçırıyoruz.








Sarayın tam yanında yer alan Cathedral de la Almudena. Girişi ücretsiz ve vitrayları epey güzel. Yapımı 100 yıldan fazla sürmüş. 2004 yılında şimdiki kral  Felipe ve karısının evlendiği kilise olmasıyla daha da meşhur olmuş.






Sokak levhalarının güzelliğine hayran oluyorum.
Bir süredir  seyahatlere çıkmadan güzel meydanları ve şehrin heykellerini araştırıp haritaya not alıyorum ki en güzel kısımları atlamayayım. Plaza Paja ve Jardin de las Vistillas deki bu heykeller gibi.











St. Michael's Basilica civarında dolanıp Plaza Mayor'a doğru yol alıyoruz.


Daha sonra birkaç defa daha gideceğimiz Puerta del sol deki yemiş ağacı ve ayı heykeli ni görüp ilk akşamımızı sonlandırıyoruz.



Sabah ilk olarak Cervantes ile  Don Kişot ve Sancho Panzanın heykelleri bulunduğu Plaza de España ya gidiyoruz.Arkada Edificio Espana görülüyor.


Oradan küçük bir tepecik tırmanarak Templo de Debod 'a varıyoruz.İspanyadan aldığı yardıma karşılık Mısır tarafından hediye edilen M.Ö.4. yy a ait bu tapınak 1968 de taş taş getirilerek burada yeniden inşa edilmiş.


Ara sokaklarda dolana dolana Madrid'in en önemli alışveriş caddesi Gran Via ya varıp Türkiyede olmayan Primark, Pimkie gibi dükkanları turluyoruz.



1729 da yapılan o dönemde Avrupa'nın en büyük şehir kapısı olan Puerto de Alcala ya kadar yürüyüp nihayet Parque del Retiro ya gidiyoruz. Gezilerde en sevdiğim şeylerden biri park gezmek! Yazın burası kimbilir ne güzeldir. Brokoli ağaçcıkları-gerçekte ne ağacı bilmiyorum-ve yapay göleti görüyoruz ki o sırada yağmur başlıyor.





Göletin karşısındaki kafeye sığınıp bizim tulumba tatlısına benzeyen ama çikolatayla tatlandırılarak yenen churros yiyip sıcacık çaylarımızı içince kendimize gelip yola devam ediyoruz. 


Parkın içindeki dönem dönem sergiler düzenlenen Kristal Saraya bayılıyor, buradan hiç ayrılmak istemiyorum.




Prado Müzesi pazartesiden cumartesiye 18-20 saatleri arasında ücretsiz. Velazquez, El Greco, Goya gibi ünlü ressamların tablolarını görmek isteyenler hiç bu kadar uzun olmasını beklemediğim kuyruğa girerek 14€ giriş ücretini ödemeden bu muhteşem eserleri görebiliyor.Seyahat ede ede müze geze geze edindiğim tecrübelerle yüzlerce tablonun içinde kaybolup gitmek yerine gitmeden görülmesi gereken en önemlileri araştırıp şu ve şuradan faydalanarak geziyoruz müzeyi. Dünyevi Zevkler Bahçesi tablosunun önünde dikilip kalıyorum hayranlıkla.






Prado Müzesinden çıkıp Caixa Forumun 15 bin bitkinin bulunduğu bir halıdan oluşan dikey bahçeyle çevrili duvarını görmeye gidiyoruz. İstanbul'da egzozun içinde  yol kenarlarında görüp buraya çiçek dikeceğinize güzel parklar yapın diyip durduğum yeşillikler geliyor aklıma. Pek etkilenmiyorum.
İstikamet Reina Sofia.Girişi 8€ olan müze çarşambadan cumartesiye 19-21 arası  ücretsiz olarak gezilebiliyor. Picasso tarafından 1937 yılında yapılan İspanya İç Savaşı sırasında Franco ile iş birliği yapan Alman uçaklarının Guernica şehrini bombalamasının, yüzlerce kişinin ölmesinin ardından yapılmış Guernica tablosu en önemli savaş karşıtı resimlerden biri olarak biliniyor.


Sabah kalkıp otelimizin de bulunduğu Malasana bölgesinde ardından Chuecada dolanıyoruz.












Madrid le ilgili bir şeyler okurken pek çok yerde okuyup gördüğüm Le Tigre ye uğruyoruz. Ben pek sevmiyorum, ayakta yeme olayı bana göre değil, tapaslar da kötü ama afiyetle sangriayı mideye indiriyorum.





Palacio de Cibeles , Banco de Espana ,Palacio de Buenavista ve Palacio de Linares ile çevrili olan Plaza de Cibeles e kadar yürüyoruz. Trafiğin ortasında 18. yy dan kalma bir çeşme ve tanrıça Kibeleyi iki aslan tarafından çekilen arabasını sürerken gösteren bir heykel bulunuyor. Real Madrid taraftarlarının kutlama mekanıymış burası aynı zamanda.



Plaza de Colon a kadar yürüyoruz Burada Kristof Kolomb heykeli bulunuyor.

Meydanın bir köşesindeki Casino nun önündeki sempatik kurbağa:)







Atocha Tren İstasyonu 2004 yılında 191 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliama ev sahipliği yapsa da hala botanik bahçesinden farksız, onlarca kaplumbağa ve palmiyesiyle en güzel tren istasyonlarından biri .




Böylelikle Madrid maceramızın sonuna geliyoruz.