31 Ocak 2013 Perşembe

kuzguncuk-kandilli-kanlıca

Anadolu yakasında, boğaz hattında  öğlen başlayıp akşam son bulan bir yolculuğa ne dersiniz.Evet mi?
Öyleyse yola çıkıyoruz.
İlk durağımız benim en sevdiğim semtlerden biri; Kuzguncuk.
Güzel ahşap evleri ve renkli sokaklarıyla bu küçük semte bayılıyorum.



Pita'nın leziz  cheesecake ve tiramisularını mideye indirip yola devam ediyoruz.






Daha önce böyle güzel bir balkon gören?

Çubuklu'nun tepelerinde huzur verici bir yer;Hıdiv Kasrı.
Hava hafiften yağmurlu, pek kimseler yok etrafta, kuş sesleri bize eşlik ediyor.




Okulum yandığından beri, ya orayı da kaybedersek diye her sevdiğim yerin ayrıntılı fotoğraflarını çekmek istiyorum, unutmamak için, dönüp dönüp bakabilmek için.




Beltur'un işlettiği güzel bir restoran var içeride. Gayet uygun fiyata güzel şeyler yenebilir.
En azından böyle güzel yerlerde Beltur var, yoksa yanına bile yaklaşamazdık heralde.






Dünyanın en güzel şehrinin muhteşem manzarası
Kasrın köpüşleri bizi uğurluyor.
Sırada Kandilli var.
  Boğazı seyredip Ihlamur Cafe'de çay içiyoruz, içimiz ısınıyor .


Yolculuğumuz Kadıköy'de son buluyor.
Anadolu yakasında daha keşfedilmeyi bekleyen bir dolu yer var.

29 Ocak 2013 Salı

pink.

 
Herkesin dönem dönem takıntılı olduğu renkler vardır.
Benim de hayatımın bir döneminde bu renk pembeydi.
Küçük kız çocukları gibi baştan aşağı pembe giyinmeye başladığımı fark edince bu duruma son vermek zorunda kaldım.
Biraz ciddiyete kavuşmak adına siyah ve griye yönelmiş olsam da elim hala ister istemez pembeye gidiyor.
Bu ara pembeye olan aşkım yine depreşti.
Kendimi cep telefonu kılıfı ,eldiven ,kalem gibi küçük şeylerle avutuyorum.
Ahh! Böyle güzel bir renk daha yok!








28 Ocak 2013 Pazartesi

ikametgah kadıköy


Kayıplar veriyoruz, kalpler kırıyoruz elimizde olmadan ya da saçma sebeplerden elimizden kayıp gitmesine izin vererek.
Ne tepki vereceğimizi şaşırıyoruz, tepki vermemeyi seçiyoruz.
Aslında istediğimiz başka bir şeyken bir bakıyoruz tam tersi olmuş.
Hayatımda bir süredir aksilikler oluyor, küçük ya da büyük.Üst üste konulunca canımı epeyce sıkan.
Kafa karışıklığım hat safhada, kendimi eleştirip duruyorum.
Neler olup bittiğini aklımda dahi tutamaz haldeyim o kadar çok şeyi aynı anda düşünüyorum ki.
Aynı anda bir sürü şeye yetişmeye çalışıyorum ama sonuç sıfır, her şey eksik, her şey yarım yamalak, herkes şikayetçi.
Hepimiz olaylara tek yönlü bakıyoruz, karşındakinin ruh hali ne, başka nelerle uğraşıyor düşünmüyor, düşünemiyoruz.
Bazen karşımızdaki insanın bizden ne beklediğini düşünemiyoruz.
En çok değer verdiklerimizi en çok üzüyoruz, kaba davranıyoruz.
Konuşmadan, anlatmadan anlaşılmak istiyorum belki de, çok şey bekliyorum, kimse kimseyi yormasın istiyorum.
Zamanı geri almak istiyorum ya da her şey bir an önce olup bitsin diye ileri sarmak çoğunlukla.

Süreyya Operasının önünden geçmişseniz farketmişsinizdir.
 Aralık ayından beri operanın önündeki sokak kalıplarının üzeri renkli renkli desenlerle dolu.
Neymiş diye merak edip araştırdım Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kapsamında iki ülkeden sanatçılar sokak kalıplarını çinilerle boyamış.






 Daha önce gitmediyseniz benden size bir tavsiye:Cafe Rea.
Cam tavanlı arka kısımda oturup tatlı bir şeyler yemelisiniz mutlaka.