15 Nisan 2019 Pazartesi

ben gönlümü eylerim


Söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da daha zeki, daha nesnel oluruz
...bir süreden beri gezegende renkleri daha canlı, olayları daha az ciddi, kışları daha az sert, dayanılmazı daha dayanılır, güzeli daha güzel, çirkini daha az çirkin gösterme, kısaca hayatı bana daha güzel gösterme gücüne sahip bir insan olduğunu keşfettim.

İnsanlar sizden, onlara, kendi görmek istedikleri imgeyi göndermenizi bekliyorlar.

6.27 treni filminin çekilmesini istediğim kitaplardan.
Kağıt geri dönüşüm fabrikasında çalışan, işinden nefret eden, balığıyla yaşayan Guylain  işe giderken her gün trende yüksek sesle önceki gün işte makinenin öğütemediklerinden aldığı kitap sayfalarını okumaktadır. Bir gün trende usb bulması ve içindekileri okumasıyla metinlerin sahibinin peşine düşer.


İskender Pala'nın yazdığı Aşk Bir Zamanlar'da İstanbul'un dört bir yanında yangınların olduğu bir zamanda, 2.Mahmud döneminde bir dergahta bir şeyh ve misafirleri toplanır. Her bir karakter aşka dair yaşadıklarını yalan söylemeksizin anlatmaya başlar. Başta biraz karışık gelse de oyunun sonunda her şey açığa çıkar. Sonu epey etkileyiciydi.Şiirsel bir anlatımı olan oyunda sahne değişimlerinde ve oyunun sonunda hızla dönen sahne de seyirciyi oyuna çekiyor.

Amanvermez Avni'de süre olarak biraz uzun gelse de Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ünü iki farklı hikayeyle güzel bir dekorla sahneye aktarılmış.Oyunda çok fazla şiveyle konuşma geçiyor.

Vahşi Batı'da para kazanma hırsıyla rekabete sürüklenen, yıllar sonra anne evinde bir araya gelen iki kardeşi izliyoruz.Dekorun yavaş yavaş düşmesine şaşırıp kalmayın.
Giresun'un Çanakçı ilçesine bağlı Kuşköy'de çekilen Sibel'de, filmin başrol oyuncusu Damla Sönmez'in ıslık çalmayı dahi bilmezken iki yıl boyunca ıslık eğitimi alarak  köyün kendine has iletişim yöntemi ıslık dilini öğrenerek sergilediği performans takdire şayan.
Dilsiz olması sebebiyle toplum dışına itilmiş Sibel'in bu durumla mücadelesini izliyoruz.


İki tane ağır film izleyerek kült film kotamı bir süre için doldurdum.
 İsveçli Yönetmen Ingmar Bergman'ın 1957 yapımı Yedinci Mühür filmini epeydir izlemek istiyordum. Avrupa'da Kara Veba salgınının kol gezdiği bir zamanda Haçlı Savaşları'ndan ülkesi İsveç'e dönen şövalyeyi Ölüm karşılar. Şölvalye Ölüm'e satranç oynama teklifinde bulunur. Sinema tarihinin en iyi karelerinden birine sahip filmden çok fazla etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. 

Wim Wenders'in 1987 tarihli Der Himmel Über Berlin filminde, Damiel isimli bir meleğin Berlin semalarında ve yerde insanların arasında arkadaşı melek Cassiel ile gezinirken, Damiel'in gezici bir sirkte gördüğü trapez sanatçısı Marion’a aşık olması Damiel’in melek olmaktan sıkılıp insan olmaya heveslenmesi ve sonrasını izliyoruz. 

Todos lo Saben'de kaç tane tahminde bulundum bilmiyorum. Sonunu beğenmedim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder