17 Kasım 2020 Salı

sonbahar da bitiyor.


Son dönemde akıl sağlığımı korumak için kendimi kötü haberlerden uzak tutmaya çalışsam da gündemi takip etmeden de duramıyorum. Neyseki kitaplar ve filmler var da arada nefes alabiliyoruz.  Sarah Jio Böğürtlen Kışı'nı tamamen kafa dağıtmak için mutlu eden şeylere ihtiyacım olduğundan okudum. Sıfır beklentiyle.  Ruhi Mücerret her seferinde başlayıp kenara bıraktığım bir kitaptı. Ben daha realist kitapları sevdiğim için kitabın absürtlüğü bir noktadan sonra bana fazla geldi. Ferzan Özpetek Bir Nefes Gibi yine beklenildiği gibiydi şaşırtmadı. 
"Kasabada yaşamak boğucu ve sıkıcıdır; yüksek ideallerden yoksun olan toplum zorbalıkla, kaba bir sefahatle ve ikiyüzlülükle çeşitlendirilmiş cansız, anlamsız bir yaşam sürdürmektedir."
"İnsanın huzuru ve memnuniyeti dışarıda değil, içindedir."
Altıncı Koğuş defalarca okunabilecek genelde diyaloğa dayalı hayatı sorgulatan etkileyici bir öykü.

Stefan Zweig Türk halkının en çok okuduğu yabancı yazar olmuş mudur acaba. Kısa ve etkileyici öyküsünde bireyin vicdani red konusunda iç mücadelesini okuyoruz bu kez.




 Daha çok para kazanıp, daha çok harcıyorlardı. Fakat yüzleri asıktı, yorgun ve keyifsizdiler, gözleri dostça bakmıyordu.

An diye bir şey kalmıyor. Ya geçmiş oluyor ya gelecek.

Bu ne biçim bir hastalık?" "Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şeyle ilgilenmez, kurur gider. Ve bu isteksizlik geçici değildir. Hatta giderek artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. Kendinden hoşlanmaz, içi bomboştur, dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz, hiçbir şey hissetmez olur. Bütün dünyaya yabancılaşmıştır, kimse onu ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar, ne hayranlık. Ne sevinmesini bilir, ne üzülmesini. Gülmeyi de, ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilir. Artık hiçbir şeyi, hiç kimseyi sevemez. Bu durumda, artık hastanın iyileşmesine olanak yoktur. Dönüş kalmamıştır. Bomboş, kül rengi bir yüzle, nefretle çevresine bakar, tıpkı duman adamlar gibi. Onlardan biri olup çıkmıştır. Hastalığın adına gelince, buna öldüren can sıkıntısı denir."

Michael Ende'nin Momo kitabını çok yeni keşfettim. Oysaki dünyada 7 milyondan fazla satmış, sinemaya uyarlanmış Gençlik Edebiyatı Ödülüne layık görülmüş. Zamanın değerini anlatan kitap bence yetişkinler için .
















 Love Guaranteed  ütü yaparken izlediğim gereksiz film, Dash&Lily biraz moral olur Noel ruhu görürüm diye izlediğim ergen dizisi. Woman in Gold, Deli ve Dahi ve Radioaktif gerçek hayata dayanan  beğendiğim filmler. Emily in Paris'te Paris'i görmek mutlu etti. Quenn's Gambit ve Bir Başkadır'ı herkes gibi ben de çok beğendim.