28 Aralık 2013 Cumartesi

shakespeare-şehir tiyatroları



Azerbaycanlı oyun yazarı Elçin'in yazdığı Melahat Abbasova'nın yönettiği "Shakespeare" Şehir Tiyatrolarının yeni oyunlarından.
Farklı gezegenlerden geldiğini düşünenler; Sarah Bernhardt, Stalin gibi tarihsel, sanatsal kimlikleri üstlenenler, bölünmüş kişilik yaşayanlar, konumuna, yaşam biçimine yabancılaşan ruh ve sinir hastanesi çalışanların konu alındığı oyun güzel mesajlar veriyor ancak özellikle birinci perde gereksiz uzun, oldukça da yavaş ilerliyor.
Oyunun yeni oynanıyor olmasından kaynaklanıyor olsa gerek, oyuncuların neredeyse hepsi repliklerini unuttular,takıldılar. 
'Bir insanın akıllı diğerinin deli olduğuna kim karar veriyor?'

Shakespeare demişken ne de güzel yazmamış mı!

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

27 Aralık 2013 Cuma

2013.İyi hatırlamayacağım, beni üzen, çok üzen, yıpratan bir sene oldun.
Bitmene ne kadar seviniyorum bilemezsin.
Yanlışlar, üzüntüler, kötülükler senesisin benim için.
Yine de pek çok ders aldım, akıllandım, kendime geldim, şükrettim sayende.
2014 senden beklentim büyük.
Bazen hayatın, geleceğin muğlak olması işe yarayabiliyor.
Çok daha fazla şey isteyebiliyor insan.
Değişiklik, farklılık, yenilik her zaman iyidir; insanın ruhunu ferahlatır.
Evet 2014 sevdiklerim ve benim için sağlıklı geçen ,daha adil bir yıl ol olur mu!





18 Aralık 2013 Çarşamba

mulled wine.


Aralık ayı demek yeni metis ajandası demek, kırmızı-yeşil-beyaz renkler demek, 
yılın en renkli zamanı demek,evde sıcak şarap eşliğinde dizi izleme keyfi demek*-*


17 Aralık 2013 Salı

Kalpak-İstanbul Devlet Tiyatrosu


Devlet Tiyatrosu'nun yeni oyunlarından biri daha: Kalpak.
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Rus askerini evlerinde saklayan Alman anne kızı konu alıyor.
Savaşın cephedeki tarafının yanı sıra geride kalanlar için de nasıl olduğunu, İkinci Dünya Savaşında yaşananları bir kez daha düşünmemizi sağlıyor bu 80 dakikalık tek perdelik oyun.
Dekoru ve oyunculukları beğendim, sürpriz son şaşırttı.

16 Aralık 2013 Pazartesi

datlı maya-cihangir





Çok methedilen yerlerden birindeyiz; Cihangirdeki Datlı Maya.
Vedat Milorun da gidip pek beğendiği bizimse hiç beğenemediğimiz bir yer.
Öncelikle hijyen açısından çok zayıf.Mutfağın tamamen açıkta olması, yemek kokularının üzerinize sinmesine sebep oluyor ve her şeyin ortalıkta olması göze ve mideye hiç hitap etmiyor.
Nar ekşili Antakya lahmacunu ahım şahım değil, mantarlı pide vasat, kabak tatlısı yine aynı şekilde.
Ortalama lezzetler bile diyemiyoruz biz yediklerimize.
Ortam olarak farklı olduğu için ilgi çekiyor olabilir ama bizim bir daha gitmek isteyeceğimiz bir yer olmadı.
Popüler hale geldikten sonra mı böyle kötüleşti yoksa hep böyleydi de garip bir pazarlama mı iyi işliyor pek anlamadık.

12 Aralık 2013 Perşembe

şimdiki zaman

Fragmanını ilk gördüğüm andan beri izlemek istediğim filmlerden biriydi Şimdiki Zaman.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki filmde en sevdiğim şey görüntülerdi.
Amerikaya gitme hayali kuran Mina'nın para biriktirmek için Taksimdeki fal kafelerden birinde kahve falı bakmaya başlamasıyla yaşadıklarını anlatıyor film.
Başı, Mina'nın geçmişte yaşadıkları, yalnızlığının sebepleri pek belli değil; sonu da havada kalıyor.
Kendi hayatında olanları , geçmişindekileri  fallarda insanlara anlatması, onların da bunları onaylaması aslında herkesin birbirine ne kadar benzer şeyler yaşadığını gösteriyor.
Fal baktırmanın dışarıdan ne kadar tuhaf göründüğünü farkettim. Bir de sorular filan soruyoruz ya 'sence ne yapmalıyım'diye.
 Ah Ah! Hayat çok garipsin!

9 Aralık 2013 Pazartesi

şimşek karadeniz pide salonu-taksim& çiğdem pastanesi sultanahmet

-->

Eğer bu hafta sonu evde oturmayıp yeni yerler ,tatlar keşfedeyim modundaysanız işte size iki tane öneri:
İlki; Şimşek Karadeniz Pide Salonu.
Taksimde Fransız Kültür'e gelmeden gireceğiniz sokakta leziz bir Karadeniz pidecisi olduğunu biliyor muydunuz? 
Servis biraz yavaş ve mekan biraz küçük olsa da güzel pide yenebilecek ender yerlerden biri.
Pidenin yanında roka veya turşu vermemeleri benim için eksi puan demek olsa da buraya bi ara mutlaka uğrayın derim.
Taksim Cad. No:2/A Beyoğlu, İstanbul

Tatlı için adres; Sultanahmette bulunan Çiğdem Pastanesi
Özellikle çilekli turtasıyla meşhur olan bu pastane tramvay durağına yürüme mesafesinde.
Tatlı krizi zamanlarında gidilebilecek en uygun yerlerden.
Divanyolu caddesi no: 62 / A Sultanahmet

sessizlik-istanbul devlet tiyatrosu






Erkek egemen bir dünyada kadın olmanın ne denli güç olduğunu ve sessiz kalmak durumunda bırakılmayı anlatıyor oyun.
Geçen sene pek çok ödül almış; dekoruyla ve sahne geçişleriyle bence daha da sürükleyici hale getirilmiş çok başarılı bir oyun Sessizlik.
Mesajlarını çok göze sokmadan, didaktik olmadan verebilmeyi başaran, mutlaka gidilmeli dediğim oyunlardan.Unutmadan +16 yaş sınırı var,

1 Aralık 2013 Pazar

29 Kasım 2013 Cuma

28 Kasım 2013 Perşembe

3film


Filmde çocuklar yetişkin gibi yetişkinlerse çocuk gibi.
12 yaşında iki çocuğun birbirine aşık olup, Sam'in yaz kampından kaçması sonrası yaşananları izliyoruz.
Pastel tonlarındaki çekimiyle, dekor ve kostümleriyle ben filmi sevdim.
Yine de pek çok kişiye göre sıkıcı gelebilir,.


Gerçek hikayeden alınan filmleri severim. Argo da onlardan biri. 
Ancak insanın gözüne sokarak bu kadar yanlı yapılmamalı. Gene de heyecanla izlediğim gerçeğini değiştirmez.

Evde sıkıntıdan patladığım bir zaman diliminde izlediğim filmlerden biri daha.
Güzel kadınlar, yakışıklı erkekler, muhteşem evler koyarak tabi ki kadınların izlemesi için klişelerle dolu bir film yapılmış.
Evlenmek için yanıp tutuşan kadınlar, ne yapması gerektiğini sürekli kitaplardan  okumalar falan.Bunca yıllık hayatımda bir kere üzülünce, depresyona girince kovada satılan dondurmalardan yemişliğim yok.
Erkeklerin her daim bir kaçamak peşinde oluşu(bu doğruyu yansıtıyor ) kızların adamlarla aynı uçağa binip görülmemeleri, evlenme teklifi alınca başardım başardım diye hoplamalar zıplamalar...
Zaten ben de düğünüme Ajda Pekkanı çağırmak istiyordum, iyi oldu düğünlere gittiğini öğrendiğimiz.Peh!

25 Kasım 2013 Pazartesi

izmir-expo 2020



Uzaklardan gelen bir kart mutlu olmaya yeter*-*
Ne demişler; çikolata yiyemiyorsanız şeker yiyin.
Ben bir gün mutlaka dediğiniz neler var?
Bu aralar favori dizim Çalıkuşu.Eskiden beri severdim, yurttayken açıp açıp izlediğim günler geliyor aklıma.Ne dertsiz tasasız günlermiş.Nerde kaldı böyle masum aşklar diyor insan.
'İnsanın geleceği görememesi ne büyük lütuf'.Sahiden de öyle.Zaman zaman asla çıkmayan fallar baktırıp  gelecek için kurduğumuz hayalleri sırf başka birinden daha duyup sanki olacakmış gibi inansak da iyi ki bilemiyoruz hiçbir şeyi.

21 Kasım 2013 Perşembe


Kuzguncuk ve kedileri.




Şemsiyeli kafelerden, sokaklardan türedi her yerde.

Bu aralar-ve aslında hep- modum uykucu.
Bir de konuşabilse insan olduğundan hiç şüphem kalmayacak:)
Günlerdir bakıp bakıp gülüyorum.

İçinde altı çizilesi epey cümle olsa da, okunmasa da olur denen kitaplardan.
Okuyorsun o kadar, geride pek bir şey kalmıyor.Zaten çoğunlukla birbirini tekrarlayan ,aynı şeyleri anlatan yazılardan oluşuyor.

Keşif boynumuzun borcudurKendimizi keşfetmekaşkı keşfetmekdünyayı keşfetmek, Ötekini keşfetmek... sf15

Çakılı kalmamak sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara. Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların beri tarafına, bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek, sözlerini anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak, dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek buram buram, gurbetin tadına bakmak ve kendini yabancının gözünden görmek, şaşırmak yeniden, şaşırmak bir çocuk gibi dünyanın hallerine, çeşitliliğine, güzelliğine, acımasızlıklarına... şaşırmak ölene kadar... şaşırma kabiliyetini hiç yitirmemek... budur son tahlilde Âdemoğullarına, Havvakızlarına kendilerini keşfettirten serüven.sf15

Bir yerlerde bir yaran olacak,canını yakan bir kıymık,hani işlemiş etine, sızlar derinde ince ince. Çıkarsan çıkaramazsın,atsan atamazsın. Bir yerlerde bir yara izin olacak,ara ara nükseden eski bir sancı, kanayan bir yara... Mutluluk beden için iyidir,sağlıklıdır ama mesele bedeni değil de beyni geliştirmekse eğer, o zaman mutluluktan değil,ancak hüzünden hayır gelir.sf162

Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın. Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar. Kâinatın matematiğidir. Bir koyar bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer.sf172

Haddini aşmamak, kalp kırmamaktır edeb.

Sadece o değil; haddini aşıp, kalp kırmaktan ödünün patlaması demektir. İstisnasız ayrımsız her insan, her canlı varlık, tıp tıp atan her yürek avuçlarımızın arasında tuttuğumuz billûr bir kasedir. Dışı nasıl olursa olsun özü narin ve nazenindir. İçin titrer. Düşürmekten, düşürüp de kırmaktan öyle korkarsın.sf230


Ferzan'ın yeni filmi geliyor!

17 Kasım 2013 Pazar

üç kız kardeş-istanbul devlet tiyatrosu

-->

Devlet tiyatrolarında izlediğimiz birkaç kötü oyundan sonra çareyi uzun süredir şehir tiyatrolarında bulmuştuk. 
Geçenlerde bilet bakarken bir Çehov eseri ne kadar kötü olabilir ki diyerek devlet tiyatrolarından bilet almıştım, iyi ki de almışım.Oyunu başta dekoru olmak üzere(tren geçişleri,kar, yapraklar, kuşlar!) çok sevdim.Şimdiden belirtmek gerekir; gülmeye eğlenmeye bir oyun isteniyorsa öyle bir oyun değil tabi ki.Ama Rus edebiyatını sevenler için mükemmel bir seçim!Çehov yine döktürmüş.Rusya'nın kuzeyindeki bir taşra kasabasında yaşayan ve Moskova'ya gitme özlemiyle yanıp tutuşan üç kız kardeşi konu alıyor.3 saate yakın süren oyunda perde arasındaki dekor değişimini bile oyunun içine dahilmişcesine yapıyorlar!Oyun çıkışı yine bir hayat sorgulamasının içinde bulduk kendimizi.

15 Kasım 2013 Cuma

hocapaşa pidecisi


Çok fazla et seven biri olmamama rağmen bilenler bilirler ki, lahmacun ve pide deyince gözlerimde bir anda pırıltılar belirir:) 
Her daim yeni yerler keşfetmeyi seven ruhumdan mütevellit yolumuz Sirkeciden geçtiğinde gidilecek yerler listemdeki Hocapaşa Pidecisindeyiz bu sefer de. 
Etin kokusu ve yağına her mekanda kulp takabilen ben, burada eleştiri yapamadan pide dilimlerini mideme indiriyorum.Şu hayatta turşu kadar sevdiğim sayılı yiyecek vardır heralde, bol turşu ikramlı bu leziz pideyi, bir daha Sirkecide acıktığımda ilk gelinecek yer olarak aklıma yazarak adeta süpürüyorum.
Çocukluk alışkanlığından olacak favorim hala Kuyum Pide olsa da pideseverler buraya mutlaka gitmelisiniz!





Hocapaşa Sokak No:19 Sirkeci İstanbul
Tel: 0212 / 512 09 90