31 Aralık 2014 Çarşamba


16 Aralık 2014 Salı


“Savaşta yapamam dediğimiz ne kadar çok şey yaptık.”
“Savaş bitti, barıştık, dense baltaları gömmek, affetmek mümkün mü?”
İsveçli yazar Lars Norén’in yazdığı “Savaş”, 1992-95 yılları arasındaki Bosna Savaşı’nın yol açtığı yıkımı bir ailenin başından geçenleri anlatıyor.Aslında savaşın geçtiği her coğrafyada yaşanan şeyleri belki de.

onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
Geçen sezon gidip yazmayı unuttuğum oyunlardan.
Pek beğenmemiştim.

"Çürük Temel" Emile Fabre'nin " La Maison D'argile " adlı eserinden Hüseyin Suat Yalçın tarafından uyarlanmış ve tam yüzyıl önce1914 yılında Darülbedai'nin ilk oyunu olarak sahnelenmiş.
Oyunu çok beğendim.Hayatta herkesi memnun etmek ne kadar zor hakikaten!

İkinci perdesinde çok eğlendim. Sansürü anlatan bu oyun kaldırılmadan izlenmeli.

15 Aralık 2014 Pazartesi

13 Kasım 2014 Perşembe







Sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala tepede. Bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: “Napalım, kısmet değilmiş''…    Sabahattin Ali



1 Eylül 2014 Pazartesi

*


sesinde ne var biliyor musun 
bir bahçenin ortası var 
mavi ipek kış çiçeği 
sigara içmek için 
üst kata çıkıyorsun 

sesinde ne var biliyor musun 
uykusuz türkçe var 
işinden memnun değilsin 
bu kenti sevmiyorsun 
bir adam gazetesini katlar 

sesinde ne var biliyor musun 
eski öpüşler var 
banyonun buzlu camı 
birkaç gün görünmedin 
okul şarkıları var 

sesinde ne var biliyor musun 
ev dağınıklığı var 
ikide bir elini başına götürüp 
rüzgârda dağılan yalnızlığını 
düzeltiyorsun 

sesinde ne var biliyor musun 
söylemediğin sözcükler var 
küçücük şeyler belki 
ama günün bu saatinde 
anıt gibi dururlar 

sesinde ne var biliyor musun 
söyleyemediğin sözcükler var

Cemal Süreya

*tüm sincap severlere gelsin^-^

28 Ağustos 2014 Perşembe

birtakımgüzellikler

-->

 Kedileriseveninsanları ve kedileri seviyorum.*-*Özellikle balina kıvamında olanlara ayrı bi ilgim var.









24 Ağustos 2014 Pazar


Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor… 

Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimden geçen şeyleri teker teker uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor. Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağın bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmaşık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek. Böyle acizken odamda her şey bana küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor.

Bilmem beni anlıyor musunuz?
( Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan )


15 Mayıs 2014 Perşembe

25 Nisan 2014 Cuma

4/12


En çok beğendiğimden başlayarak sıralarsam; İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı (Mutlaka Gidin!), Ocak, Cimri, Çin Kahvesi.

9 Nisan 2014 Çarşamba






Ben daha çok kendi içimde yaşayan bir insanım. 
Bunun için size nazaran birkaç misli fazla yaşamış sayılırım.


— Sabahattin Ali

20 Mart 2014 Perşembe

19 Mart 2014 Çarşamba

kemerlerinizi bağlayın




Birbirinden aslında çok farklı iki kişinin Antonio ve Elene'nin tanışma ve aradan geçen 13 yıl sonrasında yaşananların, tutkulu aşklarının hikayesi.
''Seni olduğun gibi sevdim, değiştirmeye çalışmadım.''diyor filmin bir yerinde Elene Antonio'ya.
Kadın erkek ilişkilerinde, hatta insan ilişkilerinde en önemli olan şeylerden biri bu aslında. Hayatımız boyunca bunu pek başaramasak karşımızdaki insanı sürekli  kendi kalıplarımıza oturtmaya çalışsak da aslında olması gereken.
Antonio'nun Elene'i çok sevmesine karşın aldattığını, kadının kanser olduğunu öğrenmesinden sonra bu konuyu yokmuş gibi sayıp görmezden gelip yaşadığı üzüntüyü başka şekillerde yansıttığını görüyoruz adamın sadece . Yakın gay arkadaşı ise neredeyse hiç tanıyamıyoruz.
Filmde Elene karakterinin üzerinde durulurken diğer yan karakterler fazla havada kalmış sanki.
Ve sonu da belirsiz filmin; ki bu beni hiç tatmin etmeyen bir şey!
Son filmlerinde eski Ferzan Özpetek filmlerinin tadını alamıyorum ne yazık ki!
Neyse umudumuz bir sonraki filmini Türkiye de çekecek diye okuduğum Ferzan Özpeteğin bol Sezen Aksu şarkılı olmasını dilediğim diğer filmine! 


18 Mart 2014 Salı

3/12


Tuhaf geçen zaman dilimlerinden birindeyim yine.
Hayatımda ilk kez basketbol maçına gittim hem de Fenerbahçe*o*

Farklı hayatlar, farklı yaşam tarzları.Hıdrellez.
Fırsat bulursanız mutlaka gidin.

Hayatın ne kadar korkunç olduğunu gösteren filmlerden biri.
İstanbul'dan, ülkeden kaçıp gidesim geldi yine bu filmi izlerken.
  Erdem Tepegöz'ün yönettiği Altın Portakal ve Siyadda ödüller alan film Türkiye'deki işsizlik gerçeğini çok net ve yalın bir şekilde anlatıyor.





3 Mart 2014 Pazartesi



"İnsan usul usul ölmek için gelir dünyaya.Başlar her gün biraz daha insan olmaya.

        Ve ölürken usul usul ne tuhaf; Aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya."



                                                               Metin Altıok

27 Şubat 2014 Perşembe

24 Şubat 2014 Pazartesi

sokak köpeklerine selam vermek


Bazı haberleri okuduktan sonra selam vermek değil dokunmasalar yetecek diyorum.Maalesef

21 Şubat 2014 Cuma

17 Şubat 2014 Pazartesi

dinginlik.

Canım sıkkınken yürümeyi severim. Ve bunun için de en güzel yerlerden biri Modadır.
Sessiz, sakin, huzurlu.








Baylanın klasiklerinden adisababayı deniyorum ilk defa ve pek beğeniyorum*-*

Yeni tatlar.
Bugün dünya kediler günüymüş madem, bol kedili bi yazı olsun.
Şapşik böceğim ve nefis kokan mimozalarla yazı son bulsun:)







13 Şubat 2014 Perşembe

istanbul kırmızısı

Uzun zamandır kitap okumamıştım.Ta ki bu güzel kitabı hediye alana dek*-*
Dün gece uyumak üzereyken başladığım kitaba sabah uyandığım gibi devam edip bir solukta bitirdim.
Çok sevdiğim Ferzan Özpetek'in biraz 'öykü hırsızlığı'ndan biraz da kendi hikayesinden yola çıkarak yazdığı Geziyi, Emek'i , eski İstanbul'u, çocukluğunu, en çok da aşkı anlattığı bu kitabı beğenmemem mümkün değildi zaten.

...çiçeklerden ders al, sabırlı olmayıbeklemeyi çiçeklerden öğren. Çünkü çiçekler dondurucu kışın ardından ilkbaharın geleceğini bilirler, sadece sabırlı olmak, kendine güvenmek gereklidir.sf.24

Aşkın ana noktası bu akşamları kapıda bekleyen birinin olması.Seni kucaklayan birinin.Ebediyen değil, tek bir gün için bile olsa kolları arasında kendini yuvanda hissetmeni sağlayan birinin.sf.64


Hayatta bazen nedenini bilmeden yaptığımız şeyler vardır.Biri ya da bir şey tarafından engellenemez biçimde itiliriz.sf.69

Kimi seveceğini bilmiyorsun.Doğru değil mi aslında?Asla kimi seveceğimizi, kaderin karşımıza kimi çıkaracağını bilmiyoruz.Aşkın olağanüstülüğü, büyüsü de burada zaten.sf.119



"Uçurtma uçurmayı bilmeyen bir erkek, bir kadını mutlu edemez''
''Hiçbir şey aşktan daha önemli değildir.''