28 Nisan 2011 Perşembe

bedensiz kadın



92-95 yılları arasında süren bosna savaşı esnasında  görev almış, şimdi emekli; ölmek üzere olan bir askerin,  vicdan muhakemesi sonucu ortaya çıkan durumu anlatıyor oyun. o ve silah arkadaşları yüzünden kocasının ölümü ve uğradığı tecavüzle hayat kadını olan bir kadınından özür dileme ve onun hayatını kurtarma çabası.
oyun bana göre pek parlak değildi yine de; oyunculuklar için izlenebilir.

26 Nisan 2011 Salı

kaybedenler kulübü

” kadınlar, seni sen yapan özelliklerine aşık olurlar, sonra da o özellikleri senden almaya çalışırlar.”


- geçen cumaya gittim.
+ ne zaman?
- salı. ben hep salıları giderim, daha sakin olur.





tüm gün tv başında koltukta tembellik yapıp belgesel izleyen rıza kocaoğlunun canlandırdığı murat karakteri çok şekerdi; neredeyse tıpkısının aynısı için ma vie en l'air filmine de bakabiliriz.
 ve tabi ki filme renk katan konuştukları alt yazıyla verilen karakter.
nejat işler daha ne kadar korkunç gözükebilirdi bilmiyorum.yıkanmamış yapış yapış pis saçlar:/
''Sana verdiğim kitapları okudun mu? En çok hangisini beğendin?" diyen ve kitaptan alıntı yapan bir anne; kim istemez ki?
kadıköyde yaşayıpta izlememek ayıp olurdu  filmi ama  bir-iki bira içmiş kafayla izlemek daha da güzel olabilir.
"Ben hayatımı hep istediğim gibi yaşadım. Çok bedel ödedim; ama hep istediğim gibi yaşadım."
bir gün hepimiz bunu diyebiliriz umarım.

25 Nisan 2011 Pazartesi

adanın sevimlileri














mor tasmasıyla kokoş kokoş takılan,ağaç tepesinden şaşkın şaşkın bakan, gelip beni beni sev diye sürtünen,
 ehh şimdi seninle uğraşamıycam diyip tıslayan, güneşte mahmurlaşıp uykuya dalan kediler,
 dünya tatlısı köpüşler ,
tabi ki adanın vazgeçilmezleri; atlar ve martılar!

24 Nisan 2011 Pazar

haberci çocuk cinayetleri- perihan mağden

kadınların hep babalarını aradıkları iddia eden psikoloji kuramlarını hiçe sayın.kadınlar aşık olmak için hep çocuklarını ararlar, daha doğurmadıkları çocuklarını.

kadınlar, ya onları oldukları gibi kabul edemeyen bir erkek için değişmeye çalışarak zehir ederler hayatı kendilerine, ya da olduğu gibi kabul edemeyen bir erkeği değiştirmek için.


camlardan giren güneş, tutulmuş vücudum,yanan midem-kapının çalınmasıyla uyandım, hepsi birden üstüme hücum ettiler.gözlerimi ovuşturarak doğruldum, şöyle bir gerindim; kollarım güçlükle gidip geldiler.başım çakıl taşı doldurulmuş bir torbaydı; ağzım leş gibiydi, kurumuştu.panjurları indirdim, her taradım sızım sızım sızlıyordu.



''iyi anıların olan bir adamdan çocuk doğurmak istersin'' dedi.iyi anılar gündelik yaşamda toplanır.gündelik yaşamın sıkıntısına tahammülüm yok benim.yalnız yalnızlığı çekebiliyorum ben.

neden kadınlara daha çabuk, daha kolay kanarız?daha açıkta, daha kırılgan oldukları için, samimi ve sıcak göründükleri için , çabucak senli benli olup ruhumuza nüfuz ettikleri için mi?


artık ortalık,'hayatı anlamıyorum, anlamıyorum hayatı' diye dolaşan insanlardan geçilmiyor. hayatı anlamak için bir şeyler yapmışlar sanki!hayatı anlamak için koltuklarından kalkmışlar sanki!

güzel şeyler görmüş olsam gerekti.her nedense hep acılı, üzücü rüyalarımızı hatırlarız; gece bizi rahatsız edip içimizi dittikleri yetmiyormuş gibi uyanınca da bir film şeridi gibi gözümüzün önünden gitmek bilmezler. güzel rüyalar en zor hatırladıklarımızdır. yüreğimizi hafifletir, bizi sabaha iyi uyandırır; ama kendilerini ele vermezler.

23 Nisan 2011 Cumartesi

Büyükada'da 23 nisan





 
Bizans döneminde işgal altında kalan Aya Yorgi kilisesindeki ikona ve kutsal cisimleri kurtarmak isteyen papazlar, söz konusu cisimleri toprağa gömüp üzerini kapatmışlar.Aradan geçen uzun yıllardan sonra aziz Aya Yorgi, bir çobanın rüyasına girmiş ve kiliseye uzanan yolu tırmanmasını, çan sesi duyduğu yerde durup kazmasını söylemiş.

Olayı fazla dikkate almayan çoban, aynı rüyayı 3 gece üst üste görünce "bu işte bir iş var" diyerek çıplak ayakla  ve hiç konuşmadan kiliseye uzanan uzun yokuşu tek başına tırmanmış. Rüyasında görmüş olduğu olay gerçekleşmiş; kiliseye yaklaştığı anda çan sesleri duymaya başlamış ve tam o noktayı kazıp, gömülü cisimleri bulmuş. Üstelik; cisimlerin her biri gömüldüğü günkü kadar yeniymiş.



uzun yıllardır da 23 nisan ve 24 eylül tarihlerinde insanlar buraya gelerek  yokuşu çıplak ayak ve sessizce tırmanarak yarı hacı olmaktalar(bir diğeri izmir-meryem ana evi).Biz de yıllardır sürüp giden ritüeli hem yakından görelim hem de hazır gitmişken  dilekte bulunalım dedik ve saatlerce kuyrukta beklememek için  sabahın 6.30unda ilk motorla bostancıdan adaya gittik.







 bir yandan insanlar mumları yakıp dilek tutarken diğer yanda görevliler topluyor; aşırı yığılma olmasın herkes dilek dileyebilsin diye. 



tebeşirle çizilmiş,çalı çırpıyla, kesme şekerlerle yapılmış evler,arabalar,bebekler,okullar, kocalar:), paralar...


 günümüzde artık her şey çok kolay! dileklerimiz için dua etmeye hazır kişiler bile bulunmakta! bu kadar mı hazırcı olduk anlamadım!

havanın, özellikle tepede soğuk olmasından olsa gerek; çıplak ayak tırmanan çok fazla kişi yoktu. biz sabahın erken saatlerinde orada olduğumuz halde iplerden yerde adeta doğal bir halı örülmeye başlanmıştı bile. akşama doğru ne olmuştur kimbilir!

bu arada gelecek senekilere gitmek isteyen ve iple yukarı kadar tırmanacaklara benden bir tavsiye: tek bir makara ip yetmiyor, ya büyük bir makarayla gidilmeli ya da 3 makara alıp bağlayarak devam edilmeli.










klasik takip edilen ana sokak rotası haricinde de gezilip farklı binalar görülmeli kesinlikle ada da.




deniz lisesinin şahane orkestrası!kısacık zaman diliminde  tepeye tırmanıp,adanın farklı yerlerini keşfedip, çocukların öğrenci bandosunu ve de deniz lisesinin orkestrasını izleyebildik ya bravo bize!
ve evet! üşenmedim,youtube a bile üye olup çektiğim videolardan ikisini yükledim.
bayıldığım yarim istanbul şarkısı:

yıllardır defalarca gidip çektiğim, elimdeki yüzlerce büyükada  fotoğrafının bu sayfada önümüzdeki günlerde bolca  görülmesi mümkün sanırım:)