Ocak-şubat aylarını adeta tükenmişlik sendromundaymış gibi geçirdim. Sürekli yaşanan kötü olaylarla içimi daha da kasvet kapladı, karamsarlığın dibine vurdum. Çoğunlukla hafta sonları evden çıkmadım, hafta içi işten akşam eve gelince kendimi koltuğa zor attım. Soğuk havalarda çoğu zaman fazla bir şey yapmak için yaşam enerjisi bulamayan biri olarak bi tek ben mi böyleyim bilmiyorum. Bol bol hayatı sorguladım, ne ara otuz bir yaşıma geldiğimi, sevdiklerimin, ailemin ne ara bu yaşa geldiklerini düşündüm, karalar bağladım. Yetişkin olmak pek hoşuma gitmiyor. Hiçbir şeyin farkında olmadığım eski günlerime özlem duyuyorum. Neyseki havaların biraz ısındığı bu günlerde sakinleştim, düşünmeyi ve sorgulamayı biraz olsun bıraktım. Geçen aylarda dünyanın en büyük lahdinin ve ilk aşk şiirinin de sergilenenler arasında yer aldığı, bahçesini çok sevdiğim Arkeoloji Müzesi'ne gittik.
Evden çıktığım sayılı günlerden birinde Rafine Espresso Bar'a uğradık.
Portekiz'e gittiğimden beri tadı damağımda kalan nata tatlısını evde yapmayı denedik. Kesinlikle Portekizdekinin yerini tutmadı. Beşiktaş'a geçtiğim bir gün Gün Bakery'dekini tatmak istiyorum.
Tatlı konusunda pek başarılı olamasak da kalamarlı sandviç, lahmacun, tantuni gibi çok kötü olmayan denemelerimiz evde devam ediyor.
Eskiden İstanbul'da sürekli yemek keşifleri yapardık. Bu kış çok farklı mekanlara da gidemedik.
Öz Karadeniz Et Lokantası Eminönü'ndeki en bilindik mekanlarından.
Krem Brulé tatlısını seviyor ve kafe ve tatlıcılarda pek bulamıyorsanız Akasya Avm'nin içindeki Cafe 33'te fena olmayan bir versiyonunu yiyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder