16 Ekim 2022 Pazar

saint petersburg

2017 temmuzunda gittiğimiz ve taslaklarda düzenlemeden kaydedip bıraktığım St Petersburg.
Gezmesi ve gitmeden seyahat hazırlığı da çok ama çok yorucu bir yerdi. Tamamen dalgınlıkla ucuz bilet buldum diye atlamıştım. Bulgaristan pasaportuna vizesiz zannettiğim, gitmeden çok az bir zaman kala vize almamız gerektiğini öğrenince kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Önce Moskova'ya gidip orayı gezmiş, trenle St Petersburg'a geçmiş oradan dönmüştük. Karşılaştığımız insanların çoğu çok ama çok kabaydı. Şehir dümdüz ama bulvarlar o kadar uzun ki yürü yürü bitmiyor. Biz Beyaz Geceler zamanı gitmiştik ve karanlık çok geç bastırıyordu. 

Saint Petersburg 1703'te İsveç'ten yeni fethedilen topraklara, Neva nehri deltasındaki büyük bir bataklık alan ıslah edilerek Rus Çarı 1. Petro/ Büyük Peter tarafından kurulmuş. Peter'in “Avrupaya pencerem” olarak adlandırdığı şehir,  Avrupa'yı gözlemlemek için tasarlanmış ve birçok Avrupalı ​​mimar burada çalışmaya davet edilmiş.
 Rusya İmparatorluğu'nun başkenti; 18. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar, şehir istikrarlı bir şekilde büyümüş, Rus tarihinin birçok önemli olayını görmüş ve büyük bir kültürel merkez olmuş. Mendeleyev, Dostoyevski ve Çaykovski gibi birçok dünyaca ünlü sanatçı, bilim adamı, yazar ve besteci burada yaşamış ve çalışmış.
1917'de  Çarlık yönetiminin yıkılıp yerine Sovyetler Birliği'nin kurulmasıyla sonuçlanan Rus Devrimi başladığında Saint Petersburg’un önemi, 1918’de Rus başkentinin Moskova’ya devredilmesinden sonra bir miktar düşüş göstermiş, ancak bu, şehrin büyük ölçüde bugüne kadar bozulmadan kalmasına da izin vermiş.
 II. Dünya Savaşı sırasında, şehir 872 gün boyunca 1935 ile 1945 yılları arasında Nazi Almanyası'nın silahlı kuvvetleri olan Wehrmacht tarafından kuşatılmış ve sonuçta milyonlarca sivil  kaybı meydana gelmiş. 
Kent, kuruluşundan bu yana birçok isim değişikliği geçirmiş. "Saint Petersburg" isminin Alman kökenli olması nedeniyle, adı 1914'te I. Dünya Savaşı'nın ardından  "Petrograd" olarak değiştirilmiş. Daha sonra adı Sovyetler Birliği'nin kurucu lideri onuruna Vladimir Ilyich Lenin için "Leningrad" olarak değiştirilmiş.  


 5 milyon nüfusu ile Rusya İmparatorluğu'nun eski başkenti, Rusya'nın en büyük ikinci şehrinin tarihi şehir merkezi oldukça iyi korunmuş durumda. 
  Gösterişli saraylara, yemyeşil parklara ev sahipliği yapan Saint Petersburg'un merkezi, su yollarıyla bölünmüş ve devasa asma köprülerle birbirine bağlanmış çok sayıda Neva Nehri deltası adasını kaplıyor.

Büyük Petro şehri yaratmak için Venedik kanallarından, Versay Sarayı'ndan, Roma'nın katedrallerinden, Amsterdam sokaklarından ilham alarak mimarları ve plancıları bir araya getirmiş.

Şehri gezmeye Peter ve Paul Kalesi -Peter and Paul's Fortress den başlıyoruz.





Peter ve Paul Kalesi, Hare Island-Tavşan Adası 
Peter, kaleyi adada inşa etmeye karar verdiğinde, asistanları Fince konuşan nüfusa adaya ne dendiğini sormuşlar. Tavşan adası olarak tercüme edilen “Jänis-saari” zannetmişler.  Yerliler tarafından  ada gerçekte “Jääninsaari”, Yaz Gündönümü Adası olarak anılıyormuş. 
Adanın isminin asıl kaynağının açığa çıkmasına rağmen, Peter ve Paul Fortress ile tavşanların arasındaki bağlantı fikri yerel kültürde yerleşik hale gelmiş. Adada her yere küçük tavşan heykelleri yerleştirmişler.


1712 ve 1733 yılları arasında Neva Nehri boyunca inşa edilen, ilk ve en eski yapı olan Peter ve Paul Katedrali hem hisar hem de katedral olarak I. Petro'nun emriyle, Domenico Trezzini tarafından tasarlanmış. Katedralin çan kulesi dünyadaki en uzun ortodoks çan kulesiymiş.

 Ada hakkındaki bir  efsanede de; bir gün adaya su basmış ve hayatta kalmaya çalışan küçük bir tavşan, I. Peter'ın botuna atlamış ve cesur tavşan hayatta kalmış.
2003 yılında onuruna bir anıt inşa etmişler şimdi bizi köprünün altındaki girişte karşılıyor.
Peter ve Paul Kalesinde Özellikle kale duvarlarını çevreleyen kumsalları ve dolgu boyunca uzanan güzel köprüleri ve  Neva Nehri manzarasıyla her yıl birçok festival ve kutlama gerçekleşiyormuş.
Ayrıca Saint Petersburg'un doğduğu Hare adasında şehir gününü ( 27 Mayıs) kutlamak için çok önemli bir gelenek varmış.
 En yakın metro istasyonu Gorkovskaya'dır.



                                                 Adanın hemen yakınındaki  St Petersburg Mavi Cami
49 metre yüksekliğinde minaresi ile 1913'te açılan cami Rusya'nın en büyük camisi imiş. Kurucu taş, Özbekistan Buhara'da Abdul Ahat Han'ın saltanatının 25. yıldönümünü anmak için 1910'da atılmış. Mimar Nikolai Vasilyev, camiyi, Semerkant'taki Timur İmparatorluğu'nun kurucusu Timur'un türbesi ve külliyesi olan Gur-i Emir'den ilham alarak tasarlamış. İnşaatı 1921 yılında tamamlanmış.





Alexandrovsky Park'ı da gezip merkeze geçiyoruz.





Dökülen Kan Kilisesi-Yeniden Diriliş Kilisesi-Kanlı Kilise 1881 yılında suikaste uğrayan Alexander II'nin anısına,  arabasına bir bombanın atıldığı yere inşa edilmiş. Moskova'daki St Basil Katedrali'ne benzeyen soğan kubbeleriyle kendine özgü çok renkli dış görünümü olan kilisenin yapımı 24 yıl sürmüş. Devrimden sonra kilise - 1923'te resmi bir katedral olmasına rağmen - yağmalanmış. 1932'de kapatılmış ve harap hale gelmiş. Söylentiler, kilisenin yıkılacağı yönündeymiş. II. Dünya Savaşı ve Leningrad Kuşatması'ndan gelen hasar kilisenin duvarlarında hala görülebilmekte. En yüksek kulesi 81 metre ile suikastin gerçekleştiği tarihi ifade ederken, 67 metre uzunluğundaki 2. kubbe de çarın öldüğü yaşı simgelemekteymiş.


                                        Mikhailovsky Garden





                                                                Summer Garden
Yaz Bahçesi, 
1704 yılında Peter I'in kararı ile kurulmuş ve St. Petersburg'daki en eski parkmış. 
Çar kendi Versay'larını hayal etmiş ve orijinal planını kendisi çizmiş. Dümdüz yolları, düzgünce kesilmiş ağaçları olan bir park yaratmayı planlamış. Tanınmış mimarlar ve usta bahçıvanlar parkın oluşumunda yer almış. 
Su ile çevrili olan parkın doğal sınırları Neva ve Fontanka Nehirleri, diğer taraftan da Moika Nehri ve Kuğu Kanalıyla çevrili.
 Bahçede güzelliği ile öne çıkan çeşmeler yapılmış. Bunlar Rusya'daki ilk fıskiyelermiş. 1777'deki şiddetli sel fıskiyeleri çeşmeleri tahrip edince parkın yeniden inşası sırasında çeşmeler restore edilmiş. Peter, Yaz Bahçesi için İtalya'dan heykeller getirmiş.









Field of Mars

Mars Alanı, yaklaşık dokuz hektarlık bir alanı kapsayan, Saint Petersburg'un merkezindeki en büyük anıt park kompleks.
Dev parlamento bahçesinin görkemli panoraması, devrim mağdurları için bir anıt olan güney ve doğu tarafında, Yaz Bahçesi ve Mikhailovski Bahçesi ile, kuzey tarafında Neva Nehri ve Suvorov Meydanı ile sınırlı.
 Mars Alanı'nın tarihi, St. Petersburg'un kuruluşunun ilk yıllarına dayanmakta. 18. yüzyılın başlarında, Mars Alanı sahasında büyümüş bir bataklık  varmış. Daha sonra burada kazanılan zaferlerin şerefine kutlama ve festivaller düzenlenmiş
1805 yılında, alana Roma Mitolojisindeki savaş tanrısı Mars'ın şerefine adı verilmiş.
 











St İsaac Katedrali
 İkonik St. Isaac Katedrali’nin altın kubbesi inşa edilirken, ABD Kongre Binası’ndaki kubbeye  ilham vermiş ve Londra’daki St. Paul Katedralinden ilham alınmış.
Tarihi neredeyse St. Petersburg tarihi kadar uzun. Asıl Kilise, ilk olarak Büyük Peter tarafından 1706 yılında inşa için emir verilmiş Keşiş Dalmaçyalı Aziz İshak'a adanan küçük ahşap bina, 6 yıl sonra Catherine I ile evlilik törenine ev sahipliği yapmış. Bu tahta kilise, Peter'in 1727'de ölümünden sonra tamamlanan yeni bir kilise ile değiştirilmesini emredinceye kadar beş yıl daha ayakta kalmış. Kötü inşa edilmiş bir temelden ve bataklık alt katmanı nedeniyle ciddi hasar gördükten sonra, kilise yerine Catherine’in torunu Çar Alexander I yapıyı görkemli bir katedralle değiştirmek için harekete geçmiş.
 Dökme demirden yapılmış görkemli  kubbeyi inşa den Fransız mimar Auguste Montferrand'ı bulması yıllar almış. Binayı tamamlamak 40 yıl sürmüş. Bataklık zemini iyileştirmek için altındaki toprağa yaklaşık 10000 kütük sürülmüş, iç kısımda 882 kilo altın, 16 ton malakit ve bin ton bronz kullanılmış. Duvarlardaki mozaikler 7.108 metrekareyi kapsıyormış. 
Büyük kubbenin altın kaplaması, metalin dış yüzeyine püskürtülmesini içeren bir işlem kullanılarak uygulanmış ve nihayetinde 60 kadar zanaatkarın zehirlenerek ölmesine sebep olmuş. 
Amirallik Binası, 1706 yılında Çar I. Petro tarafından inşa edilmiş. 1718 yılında Rus İmparatorluk Donanması'na bağlı Amirallik Kurulu'nun kurulmasıyla bu kurulun karargâhı haline gelmiş.

Matruşkalar.
Kazan Katedrali
Yarım ay şeklindeki  Katedral, Roma'daki Aziz Petrus Bazilikası'ndan esinlenerek, ülkenin ana Ortodoks Kilisesi olarak tasarlanmış. 1812 savaşından sonra (Napolyon'un yenildiği sırada) kilise, Rus zaferinin bir anıtı olmuş. Katedralin İsmi  Bakire Meryem'i Kazan şehrinin koruyucusu ve hamisi olarak temsil eden ve Rusya'nın Kutsal Koruyucusu olarak bilinen "Kazan Our Lady"'nin "mucizevi" simgesinden esinlenilmiş.




Döviz bozdururken girdiğimiz bankaların muhteşemliği.
Hatırladığım kadarıyla dövizlerin üzerinde damga olmaması gerekiyordu. Üzerinde damga olan dövizlerin döviz bürolarınca alınmadığı şeklinde uyarılar okumuştum.
Böyle bankalara girerek döviz bozdurmuştuk.
                                                    Hermitage Müzesi





 Sadece St. Petersburg’un değil dünyanın en büyük müzelerinden olan engin kompleks Hermitage. Binaların kendisi bile şahane. Koleksiyonlar, Rus imparatorlarının eski ikametgahı olan Kışlık Saray da dahil olmak üzere,  Neva Nehri etrafındaki altı tarihi binadan oluşan büyük bir kompleksi kapsıyor. 1764'te Büyük Catherine, Hermitage'ı bir Berlin tüccarından satın aldığı bir resim koleksiyonuyla kurmuş. 
Bugün, müzede üç milyondan fazla sanat eseri ve kültürel eser bulunuyor. Raphael, Rembrandt, Van Gogh, Titian, Rubens ve Picasso'nun resimleri, Çar Nicolas II’nin özel kütüphanesi ve çok daha fazlası sergilenenler arasında.
Görmek istediklerinizi önceden belirleyip hangi salonda olduklarını not ederek gitmelisiniz.





1833 yılında Çar Nicholas I için yaratılan Küçük Taht Odası (aynı zamanda Büyük Anıt Salonu ) Gümüş çift başlı kartallarla süslenmiş ve üzeri değerli tavan süslemeli olan kırmızı kadife duvar panellerine sahip. Oda, 1837'deki (ayrıca Kış Sarayının büyük bir kısmını da tahrip eden) büyük yangında kısmen tahrip edilmiş, ancak tam olarak yeniden tasarlanmış.












Peacock Clock-Tavus Kuşu Saati -  Orman canlıları ve böceklerle birlikte tasarlanan Yaldızlı bronz ve gümüşten yapılmış 3 metre boyunda bir otomat.
1770'lerde Büyük Britanya'dan Catherine için tasarlanmış ve 1781'de Hermitage'a teslim edilmiş.
Dikkat çekici ikinci bir sanat eseri, Peacock Clock'un karşısında zeminine yerleştirilmiş trident/üç çatallı mızrak ve diğer deniz canlılarıyla birlikte Neptün'ün çevrelediği Medusa'nın başını taşıyan antik bir Roma mozaiğinin on dokuzuncu yüzyıl kopyası.







Hermitage Müzesi'ndeki en sevdiğim yerlerden biri, The corridor of the Raphael Loggias










Avtovo Metro İstasyonu
St. Petersburg’un en çarpıcı mekanlarından bazıları da yeraltında. Kentin metro sistemi 1950'lerden kalma ve süslü dekorasyonu, kristal avizeleri ve abartılı mermer kullanımıyla Sovyetler için bir gösteri niteliğindeymiş. 63 istasyondan birçoğu bugün göz kamaştırıyor, Avtovo İstasyonu da onlardan biri.



Elisseeff Emporium, 1902–1903'te Elisseeff Kardeşler için inşa edilen, ünlü bir yemek salonu da dahil olmak üzere büyük bir perakende ve eğlence kompleksi.







   
Şehrin bale sahnesinin kalbi, Mariinsky Tiyatrosu.1860 yılında açılan Tchaikovsky, Mussorgsky ve Rimsky Korsakov gibi pek çok Rus eserinin prömiyerlerine ev sahipliği yapmış. 

St Nicholas Naval Cathedral
St. Petersburg'da hiç kapanmamış olan birkaç kiliseden biri. Bu katedral 18. yüzyılın ortalarında inşa edilen Elizabeth dönemi barok tarzında yapılmış. Adı da amacına borçlu; Rusya donanmasına hizmet ediyor. Katedral, denizcilik departmanının ve kışlalarının bulunduğu alana dikilmiş , ölmüş denizcileri anma şerefine dua hizmetleri vermiş. Denizci ve gezginlerin koruyucu azizi olan St. Nicholas'a adanmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder