19 Mayısı fırsat bilip Karabük iline bağlı ahşap evleriyle ünlü Safranboluya gittik.1994 senesinde UNESCO tarafından Dünya Miras Listesine alınmasının ardından evlerin küçük turistik tesislere dönüşmesi ve restorasyonlarla beraber ilçe canlılık kazanmış.
ETS Tur'u tercih ettiğimiz iki günlük gezimiz için sabah 8.30 da Kadıköy'den yola çıkıyoruz. Öğlen 1 gibi vardığımız Kastamonu'da ilk durağımız İmren Lokum Konak Restaurantı. Sebzeli erişte çorbası, salata, yöresel tabak (Sebzeli dana güveç, su böreği, etli yaprak sarma, safranlı pilav) ve safranlı zerde tatlısından oluşan çok da beğenmediğimiz yemeğimizi yiyip nefis lokumlarımızı alıp Kazdağlıoğlu Meydanına iniyoruz. Zaten her yer birbirine çok yakın. Meydana ismini veren cami ve 17. yüzyılda Cinci Hoca tarafından Cinci Hanı ile aynı zamanda (1640-1648) yaptırıldığı sanılan Cinci Hamamının arasındaki sokaktan girerek keşfe başlıyoruz.
İpek Yolu üzerinde bulunan Türkiye'nin en büyük tarihi kervansaraylarından biri olan aslına uygun olarak restore edilip otele dönüştürülen Cinci Handa kalabilir ya da bizim gibi ziyaret edip çatıdan Safranbolu manzarası izleyebilirsiniz.
Çarşının içinde ilerliyoruz. Günümüzde çarşı “Yemeniciler Arastası” ve “Demirciler Çarşısı” olmak üzere iki ayrı sokakta toplanmış. Yemeniciler Arastası ilçedeki iki büyük camiden biri olan Köprülü Mehmet Paşa Camisi’ne bitişik 48 ahşap dükkandan meydana geliyor. Burası “Yemeni” denilen ayakkabıların yapıldığı Eski Lonca Çarşısı.1662 yılında ibadete açılan; avlusunda Şadırvan, Güneş saati ile Kütüphane ve Muvakkithane olarak müştereken yapılmış bina bulunan Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa Camisini görüyoruz.
Diğer büyük cami olan İzzet Mehmet Paşa Camisi’nin altından geçen Akçasu Deresi’nin iki yakasında Demirciler Çarşısı bulunuyor.
Birbirinden güzel ve tarihi karaktere sahip evlerin en güzel örneğini müze eve dönüştürülen Safranbolu Kaymakamlar Gezi Evinde görüyoruz.
Yemeniciler Arastasında bulunan Arasta Kahvesinde enfes bir kahve içiyoruz. Kahvenin yanında yer alan açıklamada şöyle yazıyor:
Yoğunlukla Safranbolu'da yaşamış toplumlar OSMANLILAR VE RUMLARDIR...ana fikrimizi bu tümce oluşturdu....
MİZANSENİMİZ'de Osmanlı'yı temsil eden ürünümüz "Osmanlı Şerbeti"dir...Tamamen organik ürünlerden elde ettiğimiz ve içerisinde Mekke Gül'ü -Demir hindi -Dut pestili-Kakule-Zencefil-Tarçın-Karanfil'i barındırır...
Rum toplumunu temsil eden ürün ise Sakız Adası'n dan getirdiğimiz özel bir ürün olan damla sakızı reçelidir...(kaşığın ucundaki reçeli direkt tüketebilirsiniz ya da kahveniz gelene kadar suya sirayet etmesini karıştırarak sağlayarak suyunuda tüketebilirsiniz ...)
Mizansenimizde SAFRANBOLUMUZU temsil eden ürün tabiki tadı insanları gibi inanılmaz güzel olan klasik Sakızlı safranbolu LOKUMUDUR
İlçede aynı aile tarafından 4 kuşaktır işletilen fırında üretilen susamsız Safranbolu Simidi yanında şeker pancarından üretilen leziz Bağlar Gazoz denemeden dönülmemesi gerekenler.
Şehri tepeden izleyip fotoğrafını çekmek için en güzel yer Hıdırlık Tepesi. Fotoğraftaki sarı bina eskiden Hükümet Konağı olan 2006’dan beri Safranbolu Kent Tarihi Müzesi olarak hizmete açılmış olan bina ve arkasında Anadolu'nun ilk saat kulelerinden 1798 de açılmış olan Saat Kulesi.
Tepenin diğer tarafında 1931 yılında Safranbolu halkının kendi parasıyla alıp, orduya hediye etmiş olduğu uzun bir süre Hava Kuvvetleri Komutanlığına hizmet ettikten sonra Safranboluya getirilen Zafranbolu uçağı görülüyor.
Tarihi Safranboluya 10 dk uzaklıkta bulunan, girişi 3TL olan, yerden 80 metre yükseklikte yapılmış tabanı çok dayanıklı kırılmaz camdan yapılmış, 75 ton ağırlığı taşıyabilen Kristal Teras Tokatlı Kanyonu’nun en iyi izlenebileceği nokta. Zemin kirlenmiş ve şeffaflığını biraz yitirmiş olsa da, yükseklik korkum olduğu için ve hafif hafif sallandığı için ben üzerinde çok fazla duramadım, ama herkes büyük bir keyifle selfie çekip ortamın keyfini çıkarıyordu.
Safranbolu'da bazı yollar çok bakımsız, taşlar pek çok yerde düzgün döşenmemiş ve toz-toprak kalkıyor yürüdükçe.
Konakta yaptığımız kahvaltının ardından Safranbolu’ya 20 km uzaklıkta bulunan 1997'de koruma altına alınıp turizme açılan mimarisi ve doğal özellikleri bozulmadan varlığını sürdüren Yörük Köyü'ne gidiyoruz.
Genelde 2-3 katlı olan Yörük köyü evlerinde alt kat ahır olarak kullanılırken, girişte evin kileri, bahçesinde kuyusu bulunuyor, üst katlar oturma amaçlı odalara olacak şekilde inşa edilmiş. Pencereler kafesli, panjurlu, kapılardaki kilitlerin duruş şekilleri bile bir anlam ifade ediyor. Tokmaktan tokmağa dolanan ip, evde kimse yok, ip aşağı sarkıyorsa ev sahibi evde anlamı taşıyor.
Çeşitli rivayetlere göre uğursuzluğu def etmek, eve bereket getirmesi, evde bir avcı olduğunu göstermek için evlere geyik boynuzları asılıyor.
Türkmen aşiretinin bölgeye geldiğinde ilk olarak yerleştikleri bir anlamda çöktükleri için ismi de buradan gelen Çökön Meydanında dünya opera tarihinin en büyük sopranolarından biri olan 'La Diva Turca' olarak tanınan babası Safranbolulu bir aileden gelen annesi Katolik Polonyalı olan Leyla Gencer in büstü bulunuyor. Cemil İpekçi de Gencer'in yeğeniymiş.
Köyde en eskisi 450 yıllık 93 Safranbolu konağı, 300 yıllık bir çamaşırhane var. Evlerde , evlerdeki süslemelerde ve çamaşırhanede Bektaşi inançlarının sembollerini görüyoruz. Çamaşırhanenin ortasında bulunan çamaşır yıkamak için büyük bir göbek taşı(Bektaşi tekkesine ithafen) on iki dilimden oluşuyor (12 İmam'a ithafen); şişman, zayıf, uzun ve kısa kadınlar düşünülerek taşlarının seviyesi ve aralıkları özenle yapılmış.
Günümüze aslı gibi gelmiş ve en eski ev unvanına sahip 300 yıllık Kasım Sipahipahioğlu Konağı
özenle işlenmiş nişler, duvarlar, tavan işlemeleri; üzerilerindeki meyve ve çiçek bezemeleri ile Bektaşi kültürüne özgü sembolleri bugünlere taşıyor.
Kültür Bakanlığınca köy içine araçla giriş yasaklanması çok doğru bir karar olmuş. Safranboludaki gibi gezmeye gelenlere zorla bir şeyler satmaya çalışanlar yok, köylüler kendi yapımları olan ürünleri satıyorlar.
Safranbolu turumuz şimdilik burada sona eriyor. Bir sonraki güzergahımız Amasra.
Olağanüstü bir paylaşım.
YanıtlaSil