7 Haziran 2016 Salı

bu aralar

 Bu aralar çok tembelim -çoğu zaman olduğu gibi-. 
Geçenlerde yine Balattaki Naftalin Cafeye gitmiştik. Keşke benim de böyle bir yerim olsa dedirten cinsten yerlerden. Şiir kekleri, kahve çeşitleri denenmeli.

Fazlasıyla zevk alarak gezdiğimiz bir sergi: Koku ve Şehir. Nisandan bu yana kahve, nane, kolonya, safran, buhur, amber, kahve, keçi, egzoz, kömür, lavanta, misk gibi 50’ye yakın kokunun yer aldığı sergi Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nde (ANAMED) sergileniyordu. Son günlerinde gidebildim.İyi ki kaçırmamışım! Çok üzülürdüm. Kağıtlarla kokunun ne olduğunu anlamaya çalışıp sonrasında cevabına baktığımız kısımda neredeyse hiçbirini bilemememle ne kadar iyi koku aldığımı da görmüş oldum.*-*

İnternette orda burda her yerde görüp neymiş bu diyip serinin ilk kitabını alıp çok severek kısa sürede okuduğum bir kitap: Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım. İtalya da geçmesi kitabı sevmem için tek başına yeterli olabilecekken 1950'lerde Napoli'nin fakir bir mahallesinde Lenu ve Lila isimli iki kızın hikayesinin samimiyeti ve gerçekçiliği serinin tüm kitaplarını alıp bir an önce hayatlarının devamını öğrenme isteğiyle dolmama sebep oldu.

Lila’nın “hem de zengin,” deyişimi yinelediğini işittim ve gülmeye başladık. Ama sonra şunu ekledi: “hem de sevimli, hem de iyi yürekli.” Ben ona katıldığımı, bunların marcello’da olmayan ve stefano’yu seçmesi için gerekli nitelikler olduğunu söyledim. Gene de bu iki sıfat kafamı karıştırdı, çocuksu hayallerin ışıltısına son darbeyi indirdiklerini hissettim.

Çocukluğumuzu özlemiyorum, şiddet doluydu. Hem evde, hem dışarıda her türlü musibet gelirdi başımıza ama gene de payımıza düşen hayatın özellikle kötü olduğunu düşündüğümü hiç hatırlamıyorum. Hayat böyleydi, işte o kadar; başkaları bize hayatı zindan etmeden, biz onlara zindan etmeliyiz zorunluluğuyla büyüyorduk.

Pleb yemekle şaraba aynı anda sahip olmak için kavga etmek, kimin yemeği daha önce geliyor, kiminki daha leziz diye tartışma çıkarmaktı; garsonların üzerinde gezinip durdukları o pis zemindi, giderek amiyane bir hal alan kadeh tokuşturmalardı. Pleb annemdi, içki içmiş, şimdi ciddiyetle oturan babama sırtını dönmüş, maden tüccarının açık saçık şakalarına kahkahalar atarak gülüyordu.


Nuri Bilge Ceylan'ın ilk filmlerine sardım bu ara. Kasaba ayrı bi güzeldi.
Haftaya kötü başladık. Umarım güzel devam eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder