31 Mart 2011 Perşembe
22 Mart 2011 Salı
21 Mart 2011 Pazartesi
19 Mart 2011 Cumartesi
paris
şehre trenle girdiğinizde karamsarlığa kapılıyor insan. karanlık bir şehir galiba diyorsunuz.
yağmur yağarken ayrı güzel , güneş açınca ayrı güzel olan şehir.
eyfel kulesini gezip gördükten sonra ee bumuydu bi metal yığını işte denen aslında ne bekliyorduk ki resimlerde de böleydi farklı değildi ki denen şehir.
gece çimlerine uzanıp şarap şişesini kafaya dikerek, şehrin tadının çıkarılması gereken yer.
pis metrolu, tuhaf insanların kargaşanın içinde ordan oraya savrulunan şehir.
disneylandı elbet bir gün görecek olduğumu ümit ettiğim yer.
ne olursa olsun büyülü bir şehir.
préjugé
bizler, herkesi, her şeyi eleştirmeye, kötü yanlarını bulup çıkarmaya ve bunu dillendirmeye ne kadar da eğilimliyiz. birinin kötü bir özelliğini gördüğümüz anda ön yargılara sarılıp o insanı daha fazla tanımayı red bile edebiliyoruz. oysa her şey zaman ve mekan sorunu değil mi çoğunlukla? başka bir zaman diliminde, başka bir yerde, başka şekillerde tanışıp çok sevebileceğimiz bir insanın pat diye kaybedebiliyoruz. yada birinin bir huyunu sevmediğimiz; onun diğer huylarını da sevmiycemiz anlamına gelmiyor aslında. neden insan ilişkilerinde bu denli tuhafız? sürekli eleştirel yaklaşmak , kendimize benzemeyeni kötü, gereksiz görmek niye? bazen kendime anlam veremiyorum. gün geliyor; saçma sapan bulduğum bir insanla eğlenceli muhabbetler edebiliyor ve onun hakkında söylediklerime pişman olabiliyorum.kısacası.
dedikodu kötü şey. nokta.
kendinle kalırsın-jülide özçelik
dedikodu kötü şey. nokta.
kendinle kalırsın-jülide özçelik
18 Mart 2011 Cuma
9 Mart 2011 Çarşamba
conversations with other women
onu sevdim. ama bazen birbirini gerçekten seven insanların ilginç bir yetenekleri vardır: birbirlerini mutsuz etmek için...
8 Mart 2011 Salı
aşık papağan barı
papagan,dudak,cinci kebir,melekhasan ve girmek istedigi ruyalara bilet almak,eden gölü.bar, perde..
çok acayip bir deneyim bu kitabı okumak.
nazlı eray için tür edebiyatının marquezi diye yorumlar gördüm internette.
kısmen söylenebilir evet ama marquezin o muhteşem dilini pek göremedim ben yine de nazlı erayda.
ilk nazlı eray kitabımdı.farklı bir tarz, farklı bir bakış açısı olduğu kesin.
çok acayip bir deneyim bu kitabı okumak.
nazlı eray için tür edebiyatının marquezi diye yorumlar gördüm internette.
kısmen söylenebilir evet ama marquezin o muhteşem dilini pek göremedim ben yine de nazlı erayda.
ilk nazlı eray kitabımdı.farklı bir tarz, farklı bir bakış açısı olduğu kesin.
L'Ecume des jours
okuduğum en ilginç ve tuhaf kitaplardan biriydi. çok ama çok farklı bir bakış açısıyla 2 gün gibi inanılmaz bir süre de yazılmış deli bir kitap bu.
neler mi var bu kitapta!
evinde küçük işler yapıp, konuşan, daha sonra üzüntüyle intihar eden bir fare besleyen adam.
piyanokteyl denen her notada farklı malzemeyi birleştirip kokteyl oluşuturan müthiş aygıt
içini nilüferler kaplayarak hasta olan ilacıda etrafında bolca çiçek bulundurmak zorunda olan bir kadın.
hastalık ilerleyip, para azalıp, sıkıntı arttıkça duvarları küçülen ev..
musluktan yılan balığı tutarak pişiren bir aşçı.
toprakta insan sıcaklığıyla büyüyen silahlar.
neler mi var bu kitapta!
evinde küçük işler yapıp, konuşan, daha sonra üzüntüyle intihar eden bir fare besleyen adam.
piyanokteyl denen her notada farklı malzemeyi birleştirip kokteyl oluşuturan müthiş aygıt
içini nilüferler kaplayarak hasta olan ilacıda etrafında bolca çiçek bulundurmak zorunda olan bir kadın.
hastalık ilerleyip, para azalıp, sıkıntı arttıkça duvarları küçülen ev..
musluktan yılan balığı tutarak pişiren bir aşçı.
toprakta insan sıcaklığıyla büyüyen silahlar.
7 Mart 2011 Pazartesi
ironik
6 Mart 2011 Pazar
persona


düşündürücü.
Sinema kompleks sayısının 76 ilde 400'e yaklaştığı Türkiye'de halen Tunceli, Bayburt, Şırnak, Ardahan ve Kilis'te sinema bulunmuyor.
the shining
böylesine korkunç bir filmi gece 3.30 da yalnız başıma izlemeye başlıycak kadar manyağım sanırım . gerçekten tırstım son yarım saati izleyebilecek potansiyelim olmadığı kavrayıp devamını gündüz gözüyle bugün izledim.tanrım o labirent ve otel insanı çıldırtır!
obsesif
sokak lambalarına karşı bir takıntım var benim. yani severim onları, sarılmak isterim.ama şu belediyenin ara sokaklarda kullandığı bişeye benzemeyen beton parçalarına değil. metalden yapılmış şekilli, kıvrımlı yapılı olanlar. beyaz sütunları da severim. kendimi farklı bir alemde hissetmemi sağlarlar her zaman. evimin, odamın içinde olmalarını da istemişimdir hep.
edward nortona karşı özel bir sempatim vardır!
hindistan cevizinden tiksinirim.
kart oyunlarını neden hiç öğrenmediğimi hala bilmiyorum.
üzülerek ve utanarak söylemeliyim ki hiç agatha cristie okumadım.ara sıra durur bunun ezikliğini hissederim.

los lunes al sol
"bir varmış, bir yokmuş bir ağustos böceği ile bir karınca varmış karınca çok çalışkanmış ama ağustos böceği tembelmiş karınca çalışırken ağustos böceği çalar oynarmış günler geçmiş karınca bütün yaz çalışmış bir sürü yiyecek biriktirmiş kış gelince ağustos böceği aç kalmış karıncanınsa her şeyi varmış ağustos böceği karıncaya gelmiş karınca ona ağustos böceği kardeş sen de çalışsaydın sen de aç ve açıkta olmazdın demiş ve ona kapıyı açmamış"
bu karınca spekülatör g.tün teki. ayrıca masalda neden ağustos böceği olarak doğulduğunun sebebi anlatılmıyor. çünkü ağustos böceği olarak doğduysan hapı yuttun demektir !"
Önemli olan bizim Tanrı’ya inanıp inanmadığımız değildir.
Önemli olan Tanrı’nın bize inanıp inanmadığıdır.
Eğer inanmıyorsa hapı yuttuk demektir.
bu karınca spekülatör g.tün teki. ayrıca masalda neden ağustos böceği olarak doğulduğunun sebebi anlatılmıyor. çünkü ağustos böceği olarak doğduysan hapı yuttun demektir !"
Önemli olan bizim Tanrı’ya inanıp inanmadığımız değildir.
Önemli olan Tanrı’nın bize inanıp inanmadığıdır.
Eğer inanmıyorsa hapı yuttuk demektir.
4 Mart 2011 Cuma
inspiring
dekorasyon konusunda takıntılı olduğum şeyler var.gelecekte evimde mutlaka olmasını istediğim şeyler.
duvarlarda bol bol resim, çeşitli ebatlarda çerçeveler, klasik abajurlar,eski tip telefon,renkli, desenli bir sürü yastıklı koltuklar ve pastel tonları.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)