Birkaç ay öncesinden Pegasus'tan ekim başına 85 TL ye Denizli'ye gidiş dönüş ve uygun saatlere (6.30- 21.50) bilet bulunca hemen kapıverdik. Yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrası minicik havalimanına inip Baytur'un havalimanı servisleriyle 13 TL vererek 45 dk da merkeze vardık.
Çınar Meydanı ve 1952 yapımı Delikliçınar Yeni Cami'nin önünden geçip yolun karşısında Denizli Belediyesi'nin önündeki horoz heykelini gördük.
Türkiye'nin açık havada sergilenen en büyük cam heykeli 2013 yılında Çınar Meydanı'nda yerini almış.Cam horoz kısmı 260cm heykel travertenleri simgeleyen havuz kaidesi dahil 410cm ve 1500kg ağırlığındaymış.
Gazi Mustafa Kemal Bulvarından yürüyüp şehrin eski merkezi ve hala en işlek yerlerinden olan Bayramyeri'ne yol aldık.
Ev tekstil ürünleri satılan Babadağlılar Çarşısı'na bu mevzulara pek merakım olmadığından şöyle bir uğrayıp çıktık, kapıdaki yazıya bayıldım.
En sevdiğim Türk hediyeliklerinden:)
Atatürk ve Etnografya Müzesi'ni sabahın ilk saatlerinde tek başımıza gezdik. Müzenin alt katında Denizli yöresine ait eşyalar sergileniyor, ikinci katında ise Atatürk'ün Denizli ziyaretinde kaldığı oda ve kullandığı eşyalar bulunuyor. Giriş ücretsiz.
Müzeden çıkıp 10 dk yürüyerek Bayramyeri'ne gidip öğlen yemeğinde kebap yemek için Kebapçı Halil'in yolunu tuttuk. İnternette sadece öğle saatlerinde bulunabildiği, akşama kalmadığını okuduğum için, bu kebabı yemeden dönmeyelim diyerek Pamukkale gezimizi öğleden sonraya bırakmıştık. Çatal bıçak kesinlikle verilmiyor, kaç gr istediğiniz ve yağlı-yağsız tercihinizi söylüyorsunuz. Benim beklentim fazla mı yüksekti bilmiyorum ama çok beğenmedim.
Yemeğimizi de yedikten sonra 10-15 dk yürüyerek otogara gidip 3.5 TL ye Pamukkale minibüsüne binip yaklaşık yarım saat sonra Pamukkale'ye vardık.
Travertenlerin bulunduğu kısma girmeden, aşağıda kazları görüp mutluluktan uçuyorum.
Tiplerini yediklerim.
Bu doğal güzelliğin ortasında bu havuz hiç olmamış.
İş Bankası Maximum Kartım sayesinde ücretsiz girdiğim travertenlere Müzekart alarak girmek en mantıklısı. Normal giriş ücreti 35 TL. Bazı yerlerde neredeyse dizinize kadar suya giriyorsunuz ona uygun giyinerek gelmekte, sırt çantası ve ayakkabıları çıkarıp koymak için poşet almakta fayda var.
35-100 derece arasında değişen termal sularda çözülmüş halde bulunan kalsiyum bikarbonat, tepeden aşağıya akarken karbondioksitin havayla temasıyla sertleşip, kayalaşarak bu beyaz havuzlu tepecikler oluşuyor.
Bazı yerlerde zemin o kadar sert ki ayaklarınızı acıtıyor, sonra yine yumuşak kısım, ıpılık su!
Pamukkale'nin hemen yakınına yapılan otellerin kirliliği ve katılaşmadan travertenlerin üzerinde gezilmesi zaman içinde Pamukkale'nin kararmasına ve bozulmasına sebep olmuş, neyseki Unesco korumasıyla bu duruma son verilip kontrol sağlanmış.Travertenlerin şu an çok küçük bir kısmı ziyarete açık.
Travertenlerin hemen üst kısmında Hierapolis Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Lahitler, heykeller, antik paralar sergileniyor.
Hierapolis; termal suları sebebiyle bir şifa kaynağı görülüyor. Antik havuzun olduğu kısma girilebiliyor ancak havuzdan faydalanmak için ekstra 32 TL ödeniyor. Antik kentin içinde yemek fazlasıyla pahalı ve kötü; yanınızda bir şeyler getirmek daha mantıklı.
Türkçe karşılığı 'Kutsal Şehir' olan Hierapolis 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş.
M.S. 80. yy.da Hierapolis'e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesi sebebiyle Hıristiyanlık merkezi olmuş.
Ekim ayı ama hava inanılmaz sıcak. 1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu'na adım attığınızda bu ihtişamlı yapı karşısında hayranlıkla bakıp kalıyor insan. Antik kentin içinde biraz dolanıp kendimizi bir ağacın gölgeliğine çimlere atıyoruz. Huzur!
M.S. 80. yy.da Hierapolis'e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesi sebebiyle Hıristiyanlık merkezi olmuş.
Ekim ayı ama hava inanılmaz sıcak. 1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu'na adım attığınızda bu ihtişamlı yapı karşısında hayranlıkla bakıp kalıyor insan. Antik kentin içinde biraz dolanıp kendimizi bir ağacın gölgeliğine çimlere atıyoruz. Huzur!
Müthiş bir yerde, olağanüstü bir manzara. İnsan sağlıklı olduğu ve bu güzelliklere tanıklık edebildiği her gün için şükretmeli!
Dönüş yolunda yine travertenlerden yürüyerek aşağıya iniyoruz.
Gökyüzü grileşiyor, olağanüstü bir görüntüyle Antik Kent'ten ayrılıyoruz.
Pamukkale beni inanılmaz mutlu etti, sanki bulutların üstünde, başka bir evrendeymişim gibi hayallere daldım.
Buraya çocukken gelsem zevkten çıldırırdım heralde!
Buraya çocukken gelsem zevkten çıldırırdım heralde!
Benim yemeden Denizli'den dönmeyin listemde kebap değil ama 1938'den bu yana hizmet veren Hacı Şerif'ten dondurmalı irmik helvası ve yanında Zafer Gazozu var.
Pamukkale'ye gitmediyseniz bir an önce bu beyaz cenneti görmenizi tavsiye ederim.
Güzel bir paylaşım. Teşekkür ederiz.
YanıtlaSilMemleketim
YanıtlaSilDeep Tone'un duyurusu ile haber oldum ve takipteyim :)
YanıtlaSilson yazıma bir baksana amaaaa :)
YanıtlaSilmerhaba deeptone sayesiinde tanıdım sizi daha önce denizliye ve pamukkaleye gitme fırsatım olmuştu çok farklı bir yer ya pamukkaleye girdiğinde kendini cennette gibi hissediyorsun çok güzel bir his her yer bembeyaz :) çektiğin fotoğraflarda ççok güzel :) sizi takibe aldım :) blogumu ziyareet etmek isterseniz beeklerim :)
YanıtlaSilhttps://mahiefruze.blogspot.com.tr/