29 Nisan 2015 Çarşamba




Aslında çok uzun zaman önce izlediğim filmler:

L'extravagant voyage du jeune et prodigieux T.S. Spivet ve The Grand Budapest Hotel.

İkisine de bayılmıştım.Yaratıcılığın sınırlarının zorlandığı iki filmi de mutlaka izleyin.
Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli kitabını okumamın üzerinden beş seneden fazla oluyor.İzlerken yine o kasvetli ruh haline büründüm.İnsan psikolojisi, yalnızlık üzerine filmleri seviyorsanız Türk sinemasının klasiklerinden olan bu filmi izleyin aksi halde kitabı da okumamışsanız sıkılmanız mümkün.
Ferhan Şensoy'un 1987 den beri ev sahibesi orkinos hanım, avukat tayfun, mahalle bakkalı, bakkalın aptal çırağı, güncel politikacılar, devlet yöneticilerini de katarak oynadığı tek kişilik oyunu izledik geçenlerde.
Gazete okuma kısımlarında epey eğlendim.


Şahane İstanbul manzarasının tadını çıkarabileceğiniz mekan olarak  iyi olmasa da  o taraflardaysanız bu manzaraya bakarak bir çay içebileceğiniz bir yer Mimar Sinan Teras Cafe Böyle manzaraya böyle özensizlik yakışmasa da.
Uzun zaman sonra mutfağa girip tatlı yaptım. Meşhur magnolia yı denemesem olmazdı.İnternetteki tariflerden şunu seçtim pek de güzel oldu:) Deneyin!

kafamda bir tuhaflık


“İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkânıydı."

“Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi aşık olur mesela.” 

Kafamda bir tuhaflık var,” dedi Mevlut.“Ne yapsam bu âlemde yapayalnız hissediyorum kendimi.” “Ben yanındayken bir daha asla öyle hissetmeyeceksin,” dedi Rayiha anaç bir tavırla. Mevlut çayhanenin camlarında yansıyan Rayiha'nın hayalinin kendisine şefkatle sokulduğunu görüp bu ânı hiç unutamayacağını anladı.

"Herkesin bildiği gibi evlenebilmek için aşk değil güven daha önemli bir duygudur."

"Süleymancığım, düzgün kızlar dikbaşlı olmaz, dikbaşlı kızlar da düzgün olmaz demezdim. Samiha gibi kişilikli bir kız arıyorsan, onu annesinin yanında evde koca beklerken bulamazsın, demezdim. Hem kendine göre bir alemi, bir kişiliği olsun, hem de senin her dediğine itaat etsin- bu da olmaz. Süleyman demezdim. Hem gözü açılmamış çok edepli olacak, hem de senin azgın isteklerine boyun eğecek değilsin, ama aslında başı açık bir kız lazım sana Süleyman, ama tabii sen onu da istemezsin de demez, bu hassas konuyu da hiç açmazdım. "

"birincisi, birisini hiç tanımadığın için aşık olursun. çoğu çift zaten evlenmeden önce biraz tanısalardı asla aşık olmazlardı birbirlerine. Hazreti Peygamber bunun için evlenmeden önce yakınlaşmayı uygun bulmamışlardır. Bir de evlendikten sonra birlikte bir hayat geçirdikleri için aşık olanlar vardır ki bu da tanımadan evlenmenin bir sonucudur."

Sevdiğim yazarları okurken daha bi torpilli oluyorum tamam kabul.Yani okurken liseden terk Mevlut bu cümleleri kurabilir mi, elektrik kaçakları vs. kısmı çok uzun ve detaylı mı tutulmuş , toplumsal-siyasi olaylardan birden bire bahsedilip geçilmesi, sonradan eklenmiş gibi duruyor olması gibi şeylere çok kafayı takmadım açıkçası.

Pek çok kişinin gözünden anlatma olayını, Orhan Pamuk'un kimselerin beğenmediği o tasvirlerini de İstanbul'un yıllar içinde geçirdiği değişimin anlatılış şeklini, kitaptaki naifliği, Mevlut karakterini, Rayihanın kendi kendine yaşadığı kıskançlığı anlatışını sevdim, bazı yerler fena içimi sızlattı.

yeldeğirmeni♥







25 Nisan 2015 Cumartesi

ah güzel istanbul

Ayşe: Benim için bir tek sen varsın Haşmet.
Haşmet: Benim için de sen.
Ayşe: Ne yapacağız şimdi bundan sonra?
Haşmet: Bilmem. Ama, yaşıyoruz, iki kişiyiz, birbirimizi seviyoruz. Korkma, dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur.

22 Nisan 2015 Çarşamba

lale festivali-emirgan













Fotoğraf karelerine ne kadar almamaya çabalasam da geçen cumartesi Emirgan öyle kalabalık öyle kalabalıktı ki sevgili İstanbul -özellikle Avrupa yakası-halkını ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha hatırladım(!)
Tüple piknik yapmaya gelmeseniz, her yerde muhteşem laleler ekiliyken çocuklarınızı topla oynamasına bari burada bir güncük izin vermeseniz de çiçekler kırılıp mahvolmasa, doğurmaya doyamadığınız veletlerinize bağırıp çağırmadan deli danalar gibi koşturmadan da çocuk olunabileceğini anlatsanız,  çöplerinizi toplayıp parkı bulduğunuz gibi bıraksanız...Ah ne de güzel olurdu!Bilmem kaç ülkede bilmem kaç park gezmiş biri olarak en gürültülü park gezimdi çok huzur doldum(!!)
Haftasonu gitmeyin.Yağmur falan yağınca gidin, kimseler yokken!
*bunları yapan insanların zaten bu blogu okuma ihtimalinin pek olmadığını bilen boşa konuşan blog yazarı.
Geçenlerde ne zamandır çok istediğim bir şey gerçek oldu. Birsen Tezer konserine gittik^-^
Bu muhteşem sesi bir gün mutlaka canlı dinleyin!

21 Nisan 2015 Salı



Tüyden hafif olurum böyle sabahlar

Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.

Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: “Sıkıntılar duradursun!”
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.
Orhan Veli Kanık 

beyoğlu'nun en güzel abisi


"Hayat, yaşadıklarımızdan çok hayal ettiklerimiz değil mi zaten?"


Kaybetmiş insanları, kazananlardan daha yakın bulurum kendime. Onların yaşadıklarında çok daha fazla merhamet vardır, çok daha fazla acı.

"Azrail'e koz vermek istemiyorsan, sevdiklerinin sayısını az tutacaksın bu dünyada."

"Evet, bazen insandan çok hikayesi etkiler sizi, bazen de bizzat o insanın kendisi. Kişiyi yaşadıklarından nasıl ayırabiliriz diye düşünülebilir, ama ayrıdır.  Yaşam bizim dışımızdadır, biz olmasak da akar kendi başına.  Bazıları kader diyor bunun adına. Kader; kim bulmuşsa bu açıklamayı,  iyi bir iş yapmış. Hakikat olup olmamasının bir anlamı yok, kader bizi rahatlatır, felaketlere göğüs germemizi sağlar,  çıldırmaktan alıkoyar. Öyle ya, ilahi bir güç tarafından yazılmış kutsal bir senaryoya kim karşı çıkabilir ki? Hem karşı çıksa ne olacak? Kaderin değiştirebildiğimiz kısmı çok azdır,  çoğunlukla o azgın nehrin ortasında ayakta kalmaya çalışırız."

20 Nisan 2015 Pazartesi

baltalimanı japon bahçesi

Emirgan'a giderken sıkışmış trafikte kendimizi otobüsten atıp bu küçük ve sevimli Japon Bahçesinde bulduk.
Pek kimsenin olmayışı ve açan çiçeklerin muhteşemliğiyle gönlümüz şenlendi.












2 Nisan 2015 Perşembe


Şekerpare filmine bayılan biri olarak bu oyunu kaçıramazdım.İlk başlarda gözüm Şener Şeni aramadı desem yalan olur o kadar bütünleşmiş ki Ziver rolüyle. 
Oyuncuların bazı yerlerde çok abartılı rol sergilediklerini, bel altı esprilerin çoğunun gereksiz olduğunu düşünüyorum, dekor ise şahaneydi.
Tabi sonraki gösterimlerde değişikliklere gidilecektir muhakkak.Şekerpare rolündeki Dolunay Pircioğlu'nun sesi inanılmaz güzel. 
3 saat olan oyun biraz kısaltılsa fena olmaz 

1992 Yugoslavyası... Savaş her yerde... Bosna Hersek bağımsızlığını ilan etmiş...
Saraybosna kuşatma altında...
Bu dönemi yaşamakta olan Ziriç ailesinin hikayesini, evin büyük oğlu Alaaddin, aklında kalan anılarıyla anlatırken bizde yaşananları yakından izleme fırsatı buluyoruz..
Eğer Bu Bir Film Olsaydı...
Nasıl bir kurgu yapardı kimbilir..

Balkanlarda geçen oyunlar hep ilgimi çekiyor. Yine savaş, yine dağılan hayatlar.
Hafif tempolu ama güzel bir oyun.

“Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır.Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız” Gandhi

Tecavüz ve idam kararı. Olaylar kendi başına gelince insan hep savunduğu şeylerle ters düşebiliyor. İnsan hayatıyla ilgili karar vermek ne zor iş.

Kafam çok doluyken gittiğim bir oyun. Biraz ağır ilerliyor.
Tiyatrocular bu ezberleri nasıl yapıyor ben hiçbir şeyi aklımda tutamazken dedirten zor oyunlardan biriydi.