28 Şubat 2011 Pazartesi

the kids are all right

geleceğin aile yapısı bu sanırım.
oscarlık olmasa da film güzeldi sevdim.

postcards




accessorize'ın bu zarf şeklindeki cüzdanlarına aşık olmayan kadın var mıdır! tüm ürünleri güzel olan başka bir marka bilen?

26 Şubat 2011 Cumartesi

sırça fanus

iki kişinin birbirine gitgide daha fazla kapılışını seyretmekte insanın moralini bozan bir şeyler vardı.özellikle odadaki tek fazla insan için geçerliydi bu.(20)

çarşafların arasına sokulup uyumaya çalışmayı düşündüm ama bu düşüncede kirli, karalanmış bir mektubu yeni,temiz bir zarfa tıkıştırmak kadar tatsız geldi bana.(23)


kendimle ilgili tüm tedirgin edici kuşkuların gerçek olduğunu ve bu gerçeği artık daha fazla gizleyemeceğimi hissediyordum.on dokuz yıl boyunca iyi notların, ödüllerin ve çeşitli bursların peşinde koştuktan sonra, artık kendimi koyveriyor, yavaşlıyor ve düpedüz yarışı bırakıyordum.(32)


yaşamımın yıllarını bir yol boyunca aralıklı olarak duran, birbirine tellerine bağlı, telefon direkleri gibi görüyordum. bir,iki,üç.. on dokuz telefon direği sayabiliyordum.ama sonra teller boşlukta sallanıyor ve ne kadar çabalarsam çabalayayım, on dokuzuncudan sonra bir tek direk bile göremiyordum.(128)

istanbul arkeoloji müzesi





















25 Şubat 2011 Cuma

kikis delivery service

benim adım kırmızı

orhan pamuğu severim, uzun uzun herşeyi ayrıntıyla anlatması, insanın aklına bir romana girmesi için gelmeyecek şeyleri  dile getirmesi hoşuma gider. uzun betimlemeler yapar; etrafı öyle bir anlatır ki okuyucuda ordaki yerini alır.


''...insanların yüzlerine baktıkça görüyorum ki ellerine daha cinayet işleme fırsatı geçmemiş oldukları için pek çok kişi masum zannediyor kendini.''23


''zeytinyağında kızarmış kırmızı biberin kokusunu, şafak vakti durgun denize yağan yağmurları, açık pencerenin kenarında bir an bir kadının belirişini, sessizlikleri, düşünmeyi ve sabrı severim. kendime inanırım ve çoğu zaman  benim hakkımda söylenenlere aldırmam.''330


nakış ve hat sanatıyla ilgili hiç bir şey bilmediğinizi de gösterir kitap ayrıca.

22 Şubat 2011 Salı

21 Şubat 2011 Pazartesi

harem suare

ferzancığımın izlemediğim tek filmini de izlemiş oldum sonunda. tarihi olaylara da yer vermesi açısından diğer tüm filmlerinden farklı tarzda olmuş. ama ben diğer tüm filmlerini bayılarak izlememe rağmen harem suareyi pek sevemedim. makarna kokan bol yemekli  filmler ferzana daha çok yakışıyor. hala korkmaktayım cem yılmazlı filminde kötü olmasından!ferzancığım nolur italya esintili olsun filmlerin.
şu filme if te tek seçtiğim film olarak bilet almak istemem ve ardından filmin ifteki gösteriminin iptali ahh ahh pek meraklanmıştım oysaki yine. son günlerde işlerim pek ağır, aksak rötarlı yürüyor ya bakalım hayırlısı. geç olsun da güç olmasın diyelim.

el secreto de sus ojos

insan, hayatı nasıl böyle boş yaşayabiliyor?koca bir hayatı boş işlerle tüketmeyi nasıl beceriyoruz?
film boyunca cinayet konusunda teoriler üretip durdum. hiç biri doğru çıkmadı. sonunu çok sevdim. kesinlikle böyle bi durumda yapılması gereken buydu. adalet ne zaman yerini bulmuş ki!

20 Şubat 2011 Pazar

confessions of a shopacolic


kıskanmak

diyaloglar kıskanılacak kadar güzel.
http://www.dailymotion.com/video/x3320u_albinoniadagio-in-gminor_music

becoming jane


ünlü aşk romanları yazarı jane austen  ın aşktan yana yüzünün gülmemesi ,hiç evlenmemiş oluşu da  artık pes dedirtti.bişeylerde sorun var ama ne? o dönemlere gidip yaşamak istedim yine.

19 Şubat 2011 Cumartesi

canım kardeşim

beni en çok üzen film olabilir.

la fille sur le pont


Marianne Faithfull-Who will take my dreams away


Tindersticks- Another night in 

SING, SING, SING" BY BENNY GOODMAN-




Noro Morales Perfume de gardenias






"sana bir hikâye anlatacağım. uzun zaman önce caddenin çift tarafında oturdum, 22 numarada. karşıdaki evleri seyrettim. daha mutlu insanları düşündüm. odaları daha güneşliydi, partileri daha eğlenceli. ama aslında odaları daha karanlık ve küçüktü ve onlar da karşıdaki evleri seyrettiler. çünkü, biz şansı hep sahip olmadığımız şeyler olarak 
düşünürüz."

"kötü yollar yoktur, kötü rastlantılar vardır" 


-istasyonda bekleyeceğim. eğer gelmezsen, gittiğini anlarım.
-nereye gittiğimi?
-diğer tarafın daha iyi olup olmadığını görmeye.



+ ee?
+ hayatta mıyız?
- hayır, cennete gittiğimizi hissedemiyor musun ?
+ hayal ettiğim gibi değil.
- çünkü saat geç. her yer kapandı.



en güzeliyse şuydu bence:


-Geleceğini nasıl görüyorsun Adèle ?
-Bilmiyorum. Küçükken tek istediğim büyümekti. Mümkün olduğunca çabuk. Ama bütün bunların anlamını bilmiyorum. Artık. Yaşlanıyorum. Geleceğimi büyük bir istasyonun sıralarla ve banklarla dolu bir bekleme odası gibi görüyorum. Dışarıda, kalabalık insan grupları beni görmeden koşuşturuyor. Hepsinin acelesi var. Trene yetişiyorlar, taksi tutuyorlar; gidecek bir yerleri var, buluşacak birileri. Ve ben oturmuş bekliyorum.
-Neyi bekliyorsun Adèle
-Bana bir şeyler olmasını
.



kısa ve güzel film ancak türkiyedeki sahnelerde fazla ezan sesi yada göbek havası müziği, ziller, zurnalar vardı.

a lot like love



eğlenceli bir romantik komedi.biri de bana fotoğraf makinası hediye etse!

18 Şubat 2011 Cuma

bikaç yer

nişantaşı vali konağı caddesindeki backhaus: dünyada yenebilecek en güzel pastaları yapıp yapmadığından şüphe ediyorum. tek kelimeyle enfes!

çukurcuma ağahamam sokaktaki baja. pek iç açıcı şeker bi yer.yemeklerini tatmakta fayda var.



cihangir havyar sokaktaki kort pizza. dekorasyonu ilginç olsa da lezzet olarak pizzasını hiç sevmedim.ince hamurlu  pizzanın da bir uslubu vardır diymi lahmacun kıvamında da olmamalıdır.











cihangir susam sokaktaki susam cafe. dekorasyonu müthiş ötesi. her daim ünlü birilerini görmek mümkün.yazın limonatası müthiş olsa da bitki çayı pek iştah açıcı olmayabiliyor.yine de her daim gidilesi.