30 Nisan 2010 Cuma

heybeliada


heybeliadada kısacık gezimizde hüseyin rahminin evini gezemesek ruhban okulunu yakından göremesekte en sonunda büyükada haricindeki bi adaya gidebilmiş bulunuyorum:)adadaki köpecik kedicik ve tabi ki evlere bayıldım ahhaahh adada bir ev sahibi olmak vardı şu hayatta!

29 Nisan 2010 Perşembe

hiç kimse


ilkbahardır,yatağa yatarsın kafanda çok fazla sorun yoktur hatta keyiflisindir yatağının kenarındaki pencereden gökyüzü gözüküyosa eğer baya şanslısındır ve elini yastığının altına sokarsın orası hafifce bir serinlik içindedir bacaklarını da hafifce kırdınmı sabah saatin çalmadan kendin uyanacaksan bir de işte huzur budur. böyle bi keyfi en yakın zamanda tatmak özlemiyle.
http://www.dailymotion.com/video/xakuw2_erkin-koray-senden-baska_music

bir ticaret masalı

arz ve talep piyasayı dengeler,herşeyin bi fiyatı vardır.
çok para kazanma peşindeki mihramın nahcivana gidip kaçakçılık yapıp kumar oynama ama başka şeyleri gözden kaçırması.

21 Nisan 2010 Çarşamba

hasta


koca kış geçti ben şimdiyi buldum hasta olmak için. sınavlar bitmemişken henüz tek yapmak istediğim yatağın içinde bir o yana bir bu yana dönerek bütün günü miskin bi halde geçirmek

18 Nisan 2010 Pazar

emek sineması

les poupées russes

nedir bu aşk meselesi ya?nasıl böyle gözün hiç bir şeyi göremez oluyor? aşkı düşünerek kafa patlattığımız zamanı düşünebiliyormusun?
yalnızken 'acaba birini bulabilecekmiyim'diye tasalanıyorsun
birini bulduğunda 'acaba o doğru insan mı?'
onu gerçekten seviyormuyum o da benim onu sevdiğim kadar seviyormu? diye soruyorsun
bir insan acaba hayatı boyunca birden fazla kişiye aşık olabilir mi?
neden ayrılıyoruz?acaba işler çığrından çıktığı zaman. bir şeyleri düzeltebilr miyiz?
bütün bu aptal soruları soruyoruz kendimze durmadan!
hiç bir şey bilmediğimiz de söylenemez, aşk hikayeleri, masallar, aşk romanları okuyoruz romantik filmler izliyoruz.
aşk aşk aşk!

beraber olunan kızlar matruşkalar gibi:)

şu hayatta kimin tonlarca problemi yok ki? sadece kimin  problemlerini tercih ediyoruz ,mühim olan bu.

yeni sinema planları:)

17 Nisan 2010 Cumartesi

ölü erkek kuşlar-inci aral


aylar önce okunmuş, kitaplıkta kitap aranırken daha yeni farkedilmiş not düşülmediği.

herkes kendini birbirine  beğendirmeye çalışıyor.Herkes ben diye başlıyor söze ve belli bir durumla ilgili tavır, alışkanlık ve yorumlarını uzun uzun sıkıcı bir biçimde anlatıyor.Sonra sözü birbirlerinin ağzından kaparak başkaları giriyor incir çekirdeği doldurmaz konulara.Öyle ki çoğu kez cümleler yarım kalıyor,sesler yükseliyor, biri daha atik davranıp yersiz bir espri yapıyor, beriki buradan aşağılara iniyor.Yapmacık ,içtenliksiz kahkahalar patlıyor ortalıkta.

Önlerine çıkan ilk kadın ya da erkeği kendileri için yaratılmış sanma aptallığından vazgeçmiyorlar, sabırsızca düzen sanılan düzensizliklere atılıyorlardı.Ne olursa olsun dönüş yoluna girme yürekliliğini gösterenlerin başına ise korkunç olaylar geliyordu.Polis baskınları, zina davaları, cinayetler ve daha bir çok acı.

gövdende dışarı doğru uzanan bir fazlalık olduğu için sana gösterilen hoşgörü ve ayrıcalıkları yadsıyabilir misin?

ne kadar sıkıcı bütün bunlar..sıkılıyoruz elbette ve sıkıldığımızda biri çıkıp bizi tutkuyla sevsin ve sevilmeye değer olmak düşüncesi yüzünden ayrıcalık kazanalım istiyoruz.

heliopolis

pekçok kişi için çok sıkıcı gelebilecek bi film ama ben çok beğendim. kahiredeki 5 kişinin 1 gününü izliyoruz.
biri doktor , bir yerlere gidip farklı şeyler yaşamak istiyor ancak yine de başka ümitleri de var ama yeni bir fotoğraf çektirse bile üstündeki kıyafet haricinde hiç bi şeyin değişmediği  insanlardan.
 
paris hayalleriyle evden ayrılan birinin aslında hiç bir şey elde edemeyip tüm gün lobide oturup ondan daha alt durumdaki birine bağırıp durması ve geri dönüp dönmeme arasında kalışı.

bütün bir gün kulübenin içinde oturup gözcülük yapmak zorunda kalan bir asker ve küçük bir köpeğin ne kadar kaliteli olsada bir et parçasına, ona ekmek veren sevgi dolu bir kucağı değişmemesi.
evlilik öncesi alışveriş yaparken aslında ne kadar da birbirinden farklı olduğunu belki de zamanla ne çok değiştiğini bir ömrü birlikte geçiremeyeceğini anlayan bir çift.
bir diğeri üniversitede öğrenci araştırma için heliopolisin yabancılarıyla konuşmaya çalışıyor ve koca günün heba olduğunu düşünüp isyan edenlerden biri daha.

ses

http://www.izlesene.com/video/sinema-ses-filmi-fragmani-2010/1460335


herşeyde bi hayır vardır derler ya bu da öyle oldu. festival biletlerini bilmem kaç hafta sonra alsam da,  ses'e yer bulmam ve hatta 3. sırada yer bulmuş olmam gibi. atlas sinemasının kapısından içeri adımımı atıyorum ve karşımda mehmet günsürle selma ergeç i görüyorum. aklımdan tamamen oyuncuların katılımıyla gerçekleşeceği çıktığından şaşkına dönmüş bi şekilde kenardan  dibim düşmüş onlara bakıp kalıyorum ardından bu kadar görgüsüzlükte olmaz diyerek üst kata çıkıyor ve dağıtılan biralardan içip keyifli bi şekilde salona giriyoruz 3. sırada olduğumuzu görünce ben mırıldanmaya ,off nasıl izliycez boynumuz tutulucak demeye başlıyorum. çok geçmiyor yönetmen ve oyuncular  perdenin önünde vee ardından onlarda seyircilerin arasına oturup filmi izlemek için koltuklara yöneliyorlar:D mehmet günsür bizim sıradaki yerini alınca diyorumki bundan sonra hep önden yer alıcam :)
gerilim türündeki filmde bazı klişeleri görsekte insan sevdiği oyuncuların filmlerini eleştirmeye gelemez ya aynen öyle, bende filmi beğeniyorum. film esnasında ingilizce altyazının bizi kahkahalara  boğuşu da şahane oluyor. ajda pekkandan palavranın evanescence dan liesa dönüşümü gülelim diye bilerek mi yapılmış diye soruyorum hala içten içe.
özellikle  ümit ünal ve selma ergeçi daha iyi tanımama vesile olmuş oldu film.peki siz beni şaşkınlığa uğratan selma ergeçin hayatını biliyormuydunuz:
Selma Ergeç, 1978 yılında Türk bir baba ve Alman bir annenin ilk çocuğu olarak Hamm Bockum-Hoevel, Almanya’da dünyaya geldi. Babası Adana’lı bir doktor, annesi ise hemşireydi. 1983’de ailesiyle birlikte Mersin’e daha sonra Ankara’ya taşındı. İlkokul son sınıftayken Almanya’ya dönüş yaptılar. Çok yönlülüğüyle dikkat çeken genç oyuncu eğitimini devam ettirirken bir taraftan Euregio Orchester, Musikschulorchester ve Streichergrupp orkestralarında keman çaldı.



Drama, İngiliz Edebiyatı ve güzel sanatlar ağırlıklı dersler alırken, tıp okumaya karar veren Ergeç Almanya’ya döndü ve tıp fakültesine girdi. Okulunu yarıda bırakıp ‘Böyle Mi Olacaktı’ adlı diziyle oyunculuğa başladı. Aynı zamanda mankenlik ve fotomodellik yapmaya başladı.Daha sonra yine Almanya’da psikoloji ve felsefe eğitimi aldı.
2003’de ünlü tiyatro ve dizi oyuncusu Aliye Uzunatağan’dan oyunculuk dersleri almaya başlayan Ergeç, bir dönem boyunca da Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne misafir öğrenci olarak katıldı. Ayrıca İngiltere’de drama eğitimi aldı.
Selma Ergeç Almanca, İngilizce, Fransızca, Latince ve İtalyanca olmak üzere 4 dil bilmektedir.

women without men- erkeksiz kadınlar

 iranlı sanatçı şirin neşatın  ilk uzun metraj filmi ;erkeksiz kadınlar.
özellikle zarinin hamama gidip vücudunu kanatana dek yıkadığı sahne ve bahçedeki o gökyüzü görüntüleri çok etkileyiciydi
pekçok kadın hayatını istemediği bi şekilde geçirmeye mahkum ya da bi şeyler için çabalasa da hiç bir şey elde edemiyor.istemediği evlilikler yapmaya zorlanıyor, bedenini satmak yada kocası tarafından aşağılanmak ezilmek zorunda kalıyor. 4 kadın üzerinden iranda 1950lerde geçen olayları göz önüne seriyor bir kez daha film.
Ulusal Cephe, 1951’de halkın büyük çoğunluluğunun da talebi olan petrolün ulusallaştırılması kararının Meclis’te kabul edilmesini sağladı. Bu karara karşı çıkan Başbakan Razmara’nın öldürülmesinin ardından çıkan ayaklanmadan sonra Şah, Ulusal Cephe’nin lideri Muhammed Musaddık’ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı. Batıda eğitim görmüş, bağımsızlıktan ve ulusal egemenlikten yana olan bir milliyetçiliği savunan Musaddık’ın ilk işi; petrolün ulusallaştırılması yönündeki kararı onaylamak oldu. Bu karar ve Musaddık’ın bağımsızlıkçı politikası İngiltere ve ABD’nin tepkisini çekmekteydi. Fakat bir süre sonra, başta Musaddık’a destek veren ulema, Muhammed Musaddık’ın Sovyetler’le yakınlaşmasından kaygılanarak hükümete verdikleri desteği geri çektiler ve Ulusal Cephe dağıldı. Tudeh Partisi ise Musaddık’ı desteklemeye devam etmekteydi. Bu durumdan rahatsız olan ordu içindeki bir grup CIA’in de desteğiyle bir darbe düzenlediler. 1953 yılında Şah, Musaddık’ı görevden almaya çalıştı fakat çıkan isyanın ardından ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Buna karşılık İngilizler ABD’yi Musaddık’ı devirmek için hazırlanan bir plana dahil olmaya davet etti ve 1953’te Başkan Dwight D. Eisenhower Operasyon Ajax’ın yapılmasını onayladı. Operasyon yapıldı ve Musaddık 19 Ağustos 1953’te tutuklandı. Şah ise kaçmış olduğu Roma’dan dönerek tekrar görevini devraldı. Bu gelişmelerin ardından İran petrollerinin işletilmesi için, % 50 hakkı İran’da olmak üzere çok uluslu bir konsorsiyum oluşturuldu.



Operasyon Ajax’tan sonra Muhammed Rıza Pehlevi’nin yönetimi giderek otokratikleşti. ABD’nin desteği ile Şah İran’ın altyapısını modernleştirirken kendisine muhalif bütün siyasi oluşumları istihbarat örgütü SAVAK aracılığıyla ezdi.


1953’te yaşanan olaylar İran’ın siyasal ve toplumsal yaşamı için bir dönüm noktası sayılabilir. Musaddık’ın devrilmesiyle sonuçlanan süreçte bölünen yalnızca uygar milliyetçi güçler olmadı. Tudeh Partisi’nde de kırılmalar yaşandı. Partiden kopan gençlik örgütünden silahlı mücadeleye başlayan Halkın Fedaileri ve Halkın Mücahitleri örgütleri doğdu. Bu örgütlerin de içinde yer aldığı İran sol hareketi, 1960’lı yıllarda kitlesel etkinlik gösterse de, sol hareketin giderek kitle hareketinden silahlı mücadeleye kaymasıyla toplumsal tabandaki etkisini yitirmiş oldu. Musaddık’ın iktidara gelmesinde de önemli rol oynayan işçi hareketi ise etkinliğini kaybetse de etkisini İslam Devrimi’ne kadar sürdürdü. Hatta devrimi başlatan, rafineri ve petrol işçilerinin grevi olacaktı.

16 Nisan 2010 Cuma

l'affaire farewell

festivalde gidilmiş 5tanecik filmin en sonuncusuyla başlayalım
gerçek hikayeden uyarlanan filmlerden biri daha.80lerin başında batıya haber sızdıran kgb (sovyet gizli haber alma teşkilatı) subayı vladimir vetrov rolünde emir kusturica, fransız mühendis yardımıyla rusyadaki düzeni değiştirmeye çalışır.
  'johnny walkman vede keen müzik grubu' kahkalarla gülmemize sebep olan sahnelerdendi


13 Nisan 2010 Salı

kedim şişman olsun.

http://www.izlesene.com/video/muzik-emel-sayin--tanrim-beni-bastan-yarat/283113
ekonomi sınavı öncesi geçirilen travma ve oyalanma halleri.

12 Nisan 2010 Pazartesi