30 Ekim 2009 Cuma
29 Ekim 2009 Perşembe
souris!ne perd pas ton espoir! on va reussir
Londra'nın fakir bölgelerinden birinde doğup büyüyen Chaplin, 1913' te gittiği ABD'de sinemaya başlamıştı.bol pantolonlu, melon şapkalı, büyük ayakkabılı, sürekli bastonunu çeviren ve sakar hareketleri ile gülünç mizansenler oluşturan "Şarlo" tiplemesini yarattı.
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik olarak başlatılan karalama kampanyası; kendisinden bir hayli genç olan kadınlarla yaptığı dört ayrı evlilik, bir dönem kendisine açılan babalık davası, The Immigrant filminde bir ABD memurunu tekmelediği sahne ve son olarak Altına Hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması gibi olayların etkisiyle sözde bir başarıya ulaştı ve Chaplin'in ABD'ye girmesi yasaklandı.
les temps modernes
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik olarak başlatılan karalama kampanyası; kendisinden bir hayli genç olan kadınlarla yaptığı dört ayrı evlilik, bir dönem kendisine açılan babalık davası, The Immigrant filminde bir ABD memurunu tekmelediği sahne ve son olarak Altına Hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması gibi olayların etkisiyle sözde bir başarıya ulaştı ve Chaplin'in ABD'ye girmesi yasaklandı.
les temps modernes
belkide öğle tatilinden biraz daha tasarruf etmek için otomatik yemek yedirme makinesi ve kobay şarlonun başına gelenler:)
fabrikaların yeniden açıldığını gazeteden okuyup işe koşan charlie chaplin, makine tamirinde ustasının yanlışlıkla makinelerin içinde sıkışıp kalması sonrası öğle tatilinin ziliyle yemeğini alıp sandalyeye oturması çok hoştu.herşey açık ve net: saat12ye kadar dumadan tempo artırarak çalışılacak ve molada sıkışan adamı çıkarmak için bile makinelerin durmasına engel olamamak.
modern zamanları uzun zamandır izlemek istiyordum ve sonunda fırsat bulup dün 2 kez üstüste izledim. çok güzel bir film1936 yapımı olmasına rağmen şimdiki pek çok türk filminden bile katbekat üstün bir ses ve görüntü bütünlüğü vardı. 1930lardaki ekonomik buhran sonrası işsizliği ve toplumdaki sorunları dile getiren eşsiz bir filmdi. charlie chaplinin ne kadar dahi bi insan olduğunuda anlamış oldum bu filmle.
modern zamanları uzun zamandır izlemek istiyordum ve sonunda fırsat bulup dün 2 kez üstüste izledim. çok güzel bir film1936 yapımı olmasına rağmen şimdiki pek çok türk filminden bile katbekat üstün bir ses ve görüntü bütünlüğü vardı. 1930lardaki ekonomik buhran sonrası işsizliği ve toplumdaki sorunları dile getiren eşsiz bir filmdi. charlie chaplinin ne kadar dahi bi insan olduğunuda anlamış oldum bu filmle.
o dönemde amerika ve italya almanya gibi pek çok ülkede komünizm propagandası yapmaktan yasaklanmış film ve hatta isviçreye taşınmasına ve hayatının sonuna dek orda yaşamasına sebep olmuş charlie chaplinin.
özellikle öğle tatilinde bile vida sıkmaya devam eden elleri ve kendine engel olmaya çabalama halleri, yemeğine yanlışlıkla attığı uyuşturucu sonrası girdiği haller ve içtiği çayla midesinin guruldamaya başlamasıyla beni gülme krizine soktu izlerken gözümden yaşlar geldi:)
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik olarak başlatılan karalama kampanyası; kendisinden bir hayli genç olan kadınlarla yaptığı dört ayrı evlilik, bir dönem kendisine açılan babalık davası, The Immigrant filminde bir ABD memurunu tekmelediği sahne ve son olarak Altına Hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması gibi olayların etkisiyle sözde bir başarıya ulaştı ve Chaplin'in ABD'ye girmesi yasaklandı.
gülümse, umudunu kaybetme, başaracağız!
26 Ekim 2009 Pazartesi
le petit prince
“Günaydın” dedi küçük prens.
“Günaydın” dedi satıcı.
İnsanların susuzluğunu gidermek üzere hazırlanmış tabletler satardı. Haftada bir kez bu tabletlerden aldınız mı, o hafta hiç susamazdınız.
“Peki bunları niçin satıyorsunuz?”
“Çünkü bu, insanlara çok vakit kazandırıyor. Uzmanlar bunun araştırmasını yaptılar. Haftada tam elli üç dakika kazanıyorsun.”
“Peki bu elli üç dakikada ne yapıyorlar?”
“Canları ne isterse.”
“Eğer elli üç dakikam olsaydı,” dedi küçük prens, “Bir su pınarına doğru ağır ağır yürürdüm.”...
25 Ekim 2009 Pazar
21 Ekim 2009 Çarşamba
quelqu'un peut arreter le temps pour moi s'il te plait!?
pastafaryanistmi olsam be blog?uçan spagetti canavarınamı inansam tek boynuzlu görünmez pembe boynuzlu atamı bilemiyorum.
herşeyi o kadar sorguladığım bi dönemdeyim ki
bütün zırvalıklardan sıkıldım şu dönemde geçmişte düşünülmüş teorilerden, yapılmış saçmalıklardan haberdar olmak istemiyorum. biri zamanı durdurabilirmi benim için?
herşeyi o kadar sorguladığım bi dönemdeyim ki
bütün zırvalıklardan sıkıldım şu dönemde geçmişte düşünülmüş teorilerden, yapılmış saçmalıklardan haberdar olmak istemiyorum. biri zamanı durdurabilirmi benim için?
18 Ekim 2009 Pazar
9 Ekim 2009 Cuma
4 Ekim 2009 Pazar
Il ya des choses que l'argent ne peut pas acheter.
paranın satın alamıycağı şeyler vardır.kankalarla yeniden buluşmak paha biçilemez:D
uzun zamandır bi reklamı bu kadar sevmemiştim.her seferinde mutlu oluyorum bu reklamı izlerken.